İşçiler yönetirse…

“34 gün boyunca Alpagut işçileri işçi demokrasisinin en güzel örneklerinden birini ortaya koymuştur. Ayaktakımının da yönetebileceğini, ayakların baş olabileceğini dosta düşmana göstermiştir. İşçilerin birlik olduğunda, örgütlendiğinde, organize olduğunda neleri başarabileceklerini herkes görmüştür.”

İşçi sınıfı kendi mücadele tarihinden öğrenmesini bilmelidir. 1969 yılında Çorum’da Alpagut Linyit İşletmeleri’nde gerçekleşen öz yönetim deneyimi Türkiye işçi sınıfının az sayıda gerçekleşen özgün örneklerinden biridir.

Alpagut Linyit İşletmeleri İl Özel İdaresi’ne bağlı bir işletme olarak çalışmaktadır. 1960’ların yükselen sınıf hareketinden de etkilenen Alpagut işçileri hakları için grevler ve eylemler gerçekleştirmekten geri durmamıştır. İşletmede ücret ve hak gaspları yaşanırken idari kadrodan işçi kadrosuna “torpil”le, kayırmacılıkla ihtiyaçtan fazla ve yüksek maaşla işçi alımı olmaktadır. Ücretler parça parça ödenmekte, köyün ilkokuluna dahi kömür parayla verilirken bir dizi fabrikaya veresiye kömür dağıtılmaktadır.

Fabrika yönetimi işçilerin elinde

Bardağı taşıran son damla 73 gün boyunca işçilerin maaşlarının ödenmemesi olur. Alpagut maden işçileri 13 Haziran 1969 günü gerçekleştirdikleri forum ile madeni işgal etmeye karar verirler. Sonra da alacaklarını tahsil etmenin yolu olarak madeni kendileri işletmeye başlarlar. Fiili olarak madende çalışan işçilerin büyük kısmı sürece katılırken bazı memurların da destek verdiği söylenmektedir.

Her şeyin başı örgütlülük

34 gün boyunca Alpagut işçileri, işçi sınıfının bir madeni yönetebileceğini hem de öncesinden çok daha iyi yönetebileceğini göstermiştir. İşçiler ilk olarak “İhtilal Konseyi” adını verdikleri komitelerini kurar. İşçilerin kendi aralarından seçimle oluşturdukları bu konsey oluşturulan “İşçi Genel Kurulu”na karşı sorumluydu. Genel ve bağlayıcı kararlar bu kurulda alınıyor, konsey alınan kararların uygulayıcısı ve planlayıcısı rolünü üstleniyordu. Tam bir işçi demokrasisi oluşturularak, bütün işçilerin söz, yetki, karar mekanizmalarında yer alması sağlanıyordu.

8 saatlik vardiyalar halinde çalışılırken 8 saat madende çalışan işçiler, diğer vardiya madene indiğinde 8 saat de idari işlerde ve nöbet tutulmasında sorumluluk almaktaydı. Öz yönetimle birlikte işçiler madeni kendi madenleri gibi görmüş ve üretim %50’nin üzerinde artmıştı. Öncesinde sermayenin ihtiyaçlarına göre öncelikler belirlenip dağıtım yapılırken öz yönetim ile köy okullarına öncelik verilmeye, köy halkına danışılmaya başlandı. Yolsuzluk, karaborsa ve fahiş fiyatların son bulması ile halkın desteği arttı.

Öz yönetim öncesinde neredeyse işlemez durumda olan maden işletmesinde yapılan işbölümü, düzenlemeler ve planlamalar ile verimlilik kısa sürede arttı. İşçiler üretim ve planlama noktasında madeni denetlemek için gelen ODTÜ’lü mühendislerden destek alırlar.

Jandarma baskını

16 Temmuz 1969 günü Ankara’dan getirtilen jandarma birliğinin işçilere saldırısı ve ocakları, santrali ele geçirmesi ile öz yönetim sona erdirilebilmiştir. Sermaye devleti, işçilerin bu girişiminden ve yayılmasından korkmuştur. Valiliğin girişimleri, sendika yöneticilerinin devreye girme çabaları sonuçsuz kalmış, Çorum’daki jandarma birlikleri ile müdahale edemeyeceklerini düşünerek Ankara’dan getirmeye karar vermişlerdir.

Bu müdahale sonrasında Jandarma Komutanı Valilikten aldığı emirle maden yönetimine el koymuş, 7 işçi, 3 sendikacı ve 1 memurun işine son vermiştir. Bu karar karşısında işçiler iki gün boyunca çalışmadılar. Sonrasında işçiler zorla madenlere indirilirken toplu sözleşme imzalanmasının ardından işten atılan işçiler geri alındı. İşçilerin talepleri doğrultusunda madenin işletmesi Türkiye Kömür İşletmeleri’ne geçirildi.

Sermayenin korkusu temelsiz değildir. Kendileri olmasa üretimin olmayacağına, planlama yapılamayacağına, kendilerinin istihdam sağladığına işçileri ikna etmeye çalışırken Alpagut’ta maden işçilerinin bu deneyimi bütün bu söylemlerin yalan olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Sonuç yerine…

34 gün boyunca Alpagut işçileri işçi demokrasisinin en güzel örneklerinden birini ortaya koymuştur. Ayaktakımının da yönetebileceğini, ayakların baş olabileceğini dosta düşmana göstermiştir. İşçilerin birlik olduğunda, örgütlendiğinde, organize olduğunda neleri başarabileceklerini herkes görmüştür. Elbette ki, Alpagut deneyimi dönemin sınıf hareketinden bağımsız ele alınamaz. Yükselen sınıf hareketi, kitlesel eylemlerle, grevlerle, işgallerle kendi yolunu açarken Alpagut işçileri de sınıfının bir parçası olarak harekete geçmiş, bizlere önemli bir deneyim bırakmıştır. Bu deneyim bir yandan işçi sınıfının yönetme gücünü gösterirken öte yandan merkezi iktidar işçi sınıfı tarafından ele geçirilip burjuva devlet yapısı dağıtılmadan elde edilecek kazanımların sınırlarını göstermiştir.

(Bu yazı daha önce gazetemizin 16-30 Haziran 2023 tarihli 12. sayısında yayınlanmıştır.)