Krizin faturasını ödememek için işçi sınıfı ve emekçi kitleleri seferber eden, talepleri ve hedefleri net olan, kararlı, dişe diş bir mücadele programı gerekir. Mücadeleyi siyasi partilerle müzakereden, rica ve minnetten, basın toplantıları ve açıklamalardan, en iyi ihtimalle “hava boşaltma” eylemlerinden ibaret gören sendika bürokratlarının bu saldırıları püskürtmek için ne niyetleri ne de takatleri var!
Kemer sıkma programının sonuçlarının işçi ve emekçilerin yaşamında yarattığı yıkım her geçen gün derinleşirken, toplamda yaklaşık 2,5 milyon üyeye sahip sendika konfederasyonlarından hala ses yok!
Tabanın basıncıyla temmuz ayı başında gerçekleştirdikleri ve ücret, vergi düzenlemesi, taşeronlara kadro olmak üzere belli başlı talepleri sıraladıkları basın toplantısının üzerinden neredeyse bir ay geçti. Türk İş ağası Ergün Atalay, hükümeti “aklını başına almaya” çağırırken, hükümet Mehmet Şimşek programını adım adım uygulamaya devam etti. “Vergide adalet” talebi 2 yıldır Türk-İş ve DİSK tarafından dillendiriliyordu. Bu süre zarfında göstermelik birkaç açıklama dışında bir şey yapmadıkları gibi, vergi yükünü emekçilerin sırtına yükleyen vergi paketi Meclis’ten geçerken kıllarını dahi kıpırdatmadılar.
Vergi yasa tasarısının görüşülmesinin öngünlerinde bir televizyon programına katılan DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu ise “gerekirse üretimden gelen gücümüzü kullanmaya kadar gideriz” diyerek “mücadele kararlılığını(!)” dile getirdi. Kemer sıkma programı artık boğaz sıkma evresine geçmişken, asgari ücret açlık sınırının bile gerisine düşmüşken, tüm emekçiler enflasyonun altında ezilirken, vergide “adaletsizliği” daha da büyüten yasa meclisten geçmişken sendika bürokratlarının harekete geçmeleri için daha ne “gerekiyor”?
Krizin faturasını ödememek için işçi sınıfı ve emekçi kitleleri seferber eden, talepleri ve hedefleri net olan, kararlı, dişe diş bir mücadele programı gerekir. Mücadeleyi siyasi partilerle müzakereden, rica ve minnetten, basın toplantıları ve açıklamalardan, en iyi ihtimalle “hava boşaltma” eylemlerinden ibaret gören sendika bürokratlarının bu saldırıları püskürtmek için ne niyetleri ne de takatleri var!
Bu tabloda işçi sınıfı size nasıl güvensin?