Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren, bölge halkları üzerinde bombalar yağdıran emperyalist-kapitalist sömürü düzeni son bulmadıkça da katliamlar bitmeyecek. Katliamların son bulması; savaş, saldırganlık ve sömürü düzeninin ortadan kalkmasıyla mümkündür.
Filistinlilerin barınması için 1949 yılında inşa edilen Sabra ve Şatilla mülteci kampları Beyrut’un kenar mahallelerinde yoksul Lübnan halkının ve Filistinlilerin yaşadıkları kamplardı. İnsanlık tarihinin en kanlı katliamları yaşandı Sabra ve Şatilla’da. Emperyalist-siyonist güçlerin güdümünde kampta yaşayan onlarca kadın, çocuk, yaşlı Filistinli ve yoksul Lübnanlı katledildi.
Filistin halkı emperyalist, siyonist barbarlığa karşı direnişini yıllarca sürdürdü. Lübnan’a sığınmak zorunda kalan direnişçiler burada Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) önderliğinde mücadele ettiler. 4 Haziran 1982’de Filistin direniş hareketine saldıran İsrail, emperyalistlerle Lübnan’daki gerici-faşist güçlerin (Hristiyan Falanjistlerin) desteğini arkasına aldı. Emperyalistlerin ve siyonist rejimin tek amacı Lübnan’daki ilerici güçlerin tam desteğini alan, halkların eşitliği ve özgürlüğü için direnenlerin yanında olan halkı ve Filistin özgürlük direnişini bastırmaktı. Siyonist İsrail ordusu günlerce, aylarca Beyrut’un batısını havadan, karadan ve denizden bombalayarak harabeye çevirdi. Lübnan kaynaklarına göre katliam bilançosunda 18 bin ölü, 30 bin yaralı vardı. Katliam öyle boyutlara ulaştı ki batı dünyası ve İsrail basını dahi eleştiriler sunmak zorunda kaldı.
Saldırılara karşı direnen FKÖ, emperyalistlerin de bir araya gelmesiyle 1 Eylül’de Beyrut’tan çekildi. Yapılan anlaşmaya göre tüm yabancı askerler Beyrut’tan çekilecekti. Ancak Fransa ve ABD’nin sözde “barış güçleri” Beyrut’tan çekildikten sonra meydan yağmacı katil sürüsü siyonist İsrail askerlerine ve çetelerine kaldı.
16 Eylül 1982’de Arial Şaron’a bağlı ordu ve falanjist çeteler Sabra ve Şatilla kamplarına ulaştı. İsrail ordusunun gözetimi ve himayesi altında Falanjist çetelerin gerçekleştirdiği katliamda bu iki kampta bulunan çoğunluğu kadın, çocuk ve yaşlılardan oluşan savunmasız, silahsız insanlar azgınca katledildi, kamplar yağmalandı. Kırk saat süren saldırıda insanlık tarihinin gördüğü en kanlı, vahşi katliamlardan biri yaşandı. 3500 ile 5000 arası insan kamplarda katledildi. Katliam emrini veren Arial Şaron ise bu kanlı katliamın ardından “Beyrut Kasabı” olarak anılmaya başlandı.
Sabra ve Şatilla Katliamı’nın ardından 42 yıl geçti. 42 yıl boyunca Ortadoğu halkları üzerindeki baskı, zorbalık son bulmadı. Bugün hâlâ Fiistin toprakları işgal altında, kamplar bombalanıyor, halk katlediliyor.
Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren, bölge halkları üzerinde bombalar yağdıran emperyalist-kapitalist sömürü düzeni son bulmadıkça da katliamlar bitmeyecek. Katliamların son bulması; savaş, saldırganlık ve sömürü düzeninin ortadan kalkmasıyla mümkündür.