“Amerika’da kadınların oy hakkı ve daha iyi çalışma koşulları mücadelesiyle özdeşleşen, James Oppenheim’in aynı adlı şiirine konu olan “Ekmek istiyoruz! Gül de!” sloganı dönemin pek çok mücadelesine ilham olmuştur. Bunların en öne çıkanlarından birisi, Ocak 1912’de Lawrence şehrinde gerçekleşen tekstil grevidir.”
Amerika’da kadınların oy hakkı ve daha iyi çalışma koşulları mücadelesiyle özdeşleşen, James Oppenheim’in aynı adlı şiirine konu olan “Ekmek istiyoruz! Gül de!” sloganı dönemin pek çok mücadelesine ilham olmuştur. Bunların en öne çıkanlarından birisi, Ocak 1912’de Lawrence şehrinde gerçekleşen tekstil grevidir. Ekmek ve Gül Grevi olarak da anılan, genç kadın işçilerin ön planda olduğu bu grev, farklı milliyetlerden işçilerin sınıf kardeşliği temelinde bir araya gelmesi açısından da önem taşımaktadır. İşçi sınıfının yalnız kapitalistlere değil sendikal bürokrasiye karşı da mücadele etmek zorunda kaldığı bu grev işçi hareketi tarihimizin en önemli mücadelelerinden biridir.
Amerika’nın Massachusetts eyaletine bağlı bir şehir olan Lawrence’da tekstil fabrikaları yoğunluktaydı ve vasıfsız göçmen işçiler için sömürü merkezi haline gelmişti. Fransa, İtalya, Polonya, Rusya, Suriye, Ermenistan, İrlanda, Belçika ve Litvanya’dan gelen göçmenler düşük ücretlerle, haftada 60 saat, sağlıksız koşullarda ve her türlü güvenlik önleminden yoksun çalışıyorlardı. Çalışanların çoğunu 14-18 yaş arasında olan genç kadınlar ile çocuk işçiler oluşturuyordu. Ağır çalışma koşulları nedeniyle çoğunlukla 40 yaşına kadar çalışabiliyor, çoğu genç yaşta hayatını kaybediyordu.
Grev Massachusetts eyaletinde haftalık çalışma süresinin 54 saate indirilmesi, ancak saat ücretlerinin sabit kalması üzerine patlak verdi. Ellerine geçen ücretler haftalık çalışma süresinin düşmesiyle iyice azalınca, işçiler üretimden gelen güçlerini kullandılar, 11 Ocak’ta greve çıktılar. Bir grup genç kadının başını çektiği işçiler “Açlıktan ölmek aç yaşamaktan daha iyidir” sloganları ile tüm fabrikaları dolaştılar, arkadaşlarını greve davet ettiler. Böylece grev dalga dalga tüm fabrikalara yayıldı.
Grev Dünya Endüstri İşçileri Sendikası çatısı altında gerçekleşti. Bu sendika, sadece kalifiye işçiler arasında örgütlenen, uzlaşmacı-icazetçi bir anlayışa sahip olan Amerikan Sendikalar Birliği’nin aksine göçmen işçiler arasında da örgütleniyordu. Lawrence Grevi’nden önce bölgede yaklaşık 20 greve öncülük etmişti. Lawrence’da güçlü bir örgütlülüğe sahip olmamasına rağmen sermayedarları ve iktidarı karşısına almayı göze alarak mücadeleye öncülük etti. İşçilerin üye oldukları sosyalist partilerle de irtibata geçerek işçiler arasında birliği sağladı. Grev kararı 10 Ocak’ta gerçekleşen ve bin işçinin katıldığı toplantıda alındı. Grevin başlamasının ardından grev komitesi seçildi. Böylece binlerce işçi mücadelenin aktif bir parçası yapıldı.
Grev komitesinde 25 bin işçi arasından seçilmiş 60 kişi bulunuyordu. Komite, eylemleri organize etmek, ücret artışını belirlemek ve talepler kabul edilene kadar devam edecek mücadeleyi yönetmekle görevliydi. Mücadelenin çetin geçeceğinin bilincinde olarak tutuklama-yaralanma vb. durumlara karşı her temsilcinin yedeği de belirlenmişti. Ayrıca greve çıkan 12 fabrikada işyeri komiteleri, bunlara bağlı mali işler ve kamuoyunu bilgilendirme komiteleri de kurulmuştu.
İşçi sınıfının bu güçlü örgütlülüğü ve kararlığı karşısında Massachusetts Valisi çözümü sıkıyönetim ilan etmekte buldu. İşçiler yasakları tanımayarak greve devam ettiler. Binlerce işçinin katıldığı mitingler düzenlediler. Diğer yandan grev kırıcılar devreye sokuldu. Hatta Harvard Üniversitesi grev kırıcı olan öğrencilerin sınavlardan geçmiş kabul edileceğini açıkladı. Ancak grev gözcülerinin öncülüğünde grev kırıcılar engellendi. Bu kararlı duruş karşısında saldırılar yoğunlaştı. Yaralanan işçilerin dışında vurulan, tutuklanan işçiler oldu. Bu saldırıları sendikal bürokrasinin devreye sokulması tamamladı. Amerikan Sendikalar Birliği aracılığıyla grevi bitirme çağrısı yapıldı. Tüm bu saldırılara rağmen grev 9 hafta sürdü. Bu süreçte 335 işçi tutuklandı, 320 işçi para cezası aldı. Tutuklananlar arasında 36 kadın işçi de bulunuyordu.
Grev, ücretlerde yüzde 15’lik artış, fazla mesai için çifte ücret ve greve katılan işçilere misilleme yapılmayacağı taahhüdünün alınmasıyla sonlandırıldı. Tutuklanan işçiler için düzenlenen kampanyalarla mücadele sürdürüldü.
Ekmek ve Gül Grevi işçi sınıfının mücadele tarihine önemli bir deneyim olarak adını kazıdı.
* New York Kadın Sendika Birliği üyesi Rose Schneiderman’ın 1912’de yaptığı bir konuşmadan alınmıştır…