Uzun bir zamandan beri faaliyetlerini İzmir’de sürdüren Duvara Karşı Tiyatro Topluluğu ile son olarak sahneledikleri “Görmek” adlı oyun ve toplumsal mücadele tiyatro ilişki üzerine konuştuk…
Topluluğunuzu biz bugüne kadar sahnelediği onlarca oyundan tanıyoruz. Ama belki daha önemlisi büyük küçük demeden birçok işçi direnişine konuk oldu, güç kattı Duvara Karşı. Bu açıdan yalnız biz değil, direniş deneyimi yaşayan birçok öncü işçi tanıyordur sizi. Buna rağmen sizle ilk defa karşılaşacak okurlarımız için kendinizi kısaca da olsa tanıtabilir misiniz?
Bizler, ilk kez 1993 yılında bir araya gelmiş bir topluluğuz. Henüz yolun başındayken kendimize çizdiğimiz çizgiler, tam da bahsettiğiniz gibi sınıfımızdan yana oldu. Bugüne dek de mümkün olduğunca bu çizgiyi bozmaksızın yürümeye çalıştık. Bazen takıldık, tökezledik, bazen son 100 metre gibi koştuk; ama her daim ilerlemeye, kendimizi geliştirmeye ve elbette sınıfımıza ihtiyacı olan gündemi taşımaya çalıştık. “Hep bir adım öteye” ruhumuzu da bu tutkumuza borçlu olduğumuzu söyleyebiliriz. Çünkü ortaya çıkardığımız ürün ne denli iyi olursa olsun daha iyisinin mümkün olduğu bilinciyle hareket etmeye çalıştık. Bu yüzden kendimizi “amatör ruhlu” bir tiyatro topluluğu olarak ifade ediyoruz. Bir derdimiz var ve bunu anlatmak için tüm araçları kullanmaktan çekinmiyoruz.
Bugün, Duvara Karşı Tiyatro Topluluğu içerisinde kuruluşundan bu yana bulunan dostlarımız da var, yeni sezon oyunumuzla birlikte ilk kez bizimle tanışanlar da… Her gün biraz daha genişlemeye, sanatın devrimci yönünü kendimizce geliştirmeye ve hikayemizi daha iyi anlatabilmenin yollarını aramaya çalışıyoruz. Bu arayışlarımızın yanıtlarını da sokakta bulabileceğimizi biliyoruz.
Sanatın, hele ki tiyatronun muhalif ve eleştirel bir yerde konumlanması çok anlaşılır. Nihayetinde bu önemli görevi yerine getiren birçok sanat topluluğu da var. Ama Duvara Karşı bunlar arasında özgün yanlar taşıyan birkaç topluluktan biri. Muhaliflikten öte açık bir sınıfsal tutum da görünüyor konumlanmanızda. İşçi sınıfı ve mücadelesi, Duvara Karşı’nın sanatında nerede duruyor?
Tam olarak temelinde konumlanıyor. Çünkü kendimiz de işçi sınıfının üyeleriyiz. Muhalif olmak, daha çok var olana karşı direniş anlamı taşıyor bizler için. Oysa hedef tahtamızda var olanı iyileştirmek değil, yıkıp yenisini kurmak duruyor. Bugün tartışmalarını, okumalarını yaptığımız veya sahnelediğimiz her üründe de yarının sanatının nüveleri görülebilir. Bu yüzden sanatımızı ve topluluğumuzu devrimci/sosyalist olarak tanımlıyoruz. Bu tanımlamanın getirdiği yükümlülükleri de söz ettiğiniz gibi direniş alanlarına taşımaya çalışıyoruz. Öte yandan bizler de tiyatro emekçileri olarak, günümüz koşullarında sürekli bir direniş halindeyiz demek yanlış olmayacaktır.
Son olarak Jose Saramago’nun “Görmek” adlı eserinden uyarladığınız oyunu sahneliyorsunuz. Seçimler, demokrasi, baskı, denetim, halkın egemenliği vb. birçok kavramın seçimler vesilesiyle tartışıldığı bir ortamda bu oyunu sahnelemeyi tercih etmeniz üzerine neler söylemek istersiniz?
Sezon içerisinde oynadığımız oyunlar, aslında her dönemin oyunları. “Dışarıda Kapının Önünde” oyunumuz, bu sistem içerisinde bir çıkış var mı sorusunu soruyor örneğin ve bu eskiyecek bir soru değil. “Gaipten Sesler” adlı oyunumuz, mücadele araçlarını tartışan bir eser, “Suikast” oyunumuz yine baskı araçlarının nasıl kullanıldığı ve sistemden çıkışın nasıl mümkün olduğu sorularına dayanıyor. Tüm bunların işaret ettiği nokta aslında “yarın” olduğu için, her zaman gündeme dair olan oyunlar. “Görmek” de aynı şekilde…
“Görmek” oyununu ilk kez sahnelediğimizde, yıl 2014’tü. Gezi Direnişi’nin hemen ardından başlayan seçim tartışmaları ve sandık gündeminin üzerine, bu oyunu sahneleme ihtiyacı duymuştuk. Hatırlarsanız o zaman da seçim, “acayip önemli” idi, bugün de öyle. Bu ülkede seçim hazırlıkları daha çok savaşa girer gibi yapılıyor. Bir yandan demokratik araçların kullanım hakkını elinde tutanların verdiği güvensizlik var, bir yandan da hayatın kendi gündemi akmaya devam ediyor. Örneğin bugün için değerlendirdiğimizde, henüz yakın zamanda yaşanmış bir deprem var ve memleketimizin haritası değişti. İnsanların mezar taşları yok, evleri yok, aileleri yok artık. Gündemimizde rant için insan hayatını hiçe sayanların yargılanması olması gerekirken, gözler sandıkta. Çünkü sandıktan çıkacak olan sonucun, tüm hayatı değiştirebilir olduğu düşünülüyor. Oysa günümüz iktidarını buraya taşıyan, yalnızca sandığa atılan oylar değildi.
Tam da bu noktada müdahale etme ihtiyacı duyuyoruz ve bunu “Görmek” oyunu ile yapmaya çalışıyoruz. Çünkü insanların güvenmesi gereken şeyin sandık, oy, başka iktidarlar değil; kendileri olması gerektiğini düşünüyoruz. İstediğimiz değişimi sağlayabilecek olanın ancak örgütlülükle mümkün olduğunu savunuyoruz. “Görmek” oyunu, gerçekleri gören ve bunu değiştirmek için harekete geçen bir kenti anlatıyor kısaca. Üstelik bunu herkes için kabul edilebilir yöntemle, seçimlerle yapıyorlar. Bu da hikayemizi anlatmanın en doğru yolu bize göre.
Bundan sonrası için ne tür projeleri var Duvara Karşı Tiyatro Topluluğu’nun?
Bizler her sezon, mutlaka bir oyun sahneliyoruz. Eğer hazırlık sürecimizi tamamlamışsak yeni bir proje ile, henüz tamamlanmamış ise daha önceki oyunlarımızın hem metinlerini hem oyuncu kadrolarını revize ederek sahnelemeye çalışıyoruz. Üretim olmadığında, değil ilerlemek, var olanın da tüketileceğini biliyoruz. Her yıl sezon başında başlayan ve yine sezonla sona eren oyunculuk çalışmalarımız oluyor. Üretimimizin sürekliliğini de bu şekilde sağlıyoruz.