IMF Erdoğan’ı neden takdir etti?

“Bu koşullar altında Erdoğan iktidarının giderek daha da şiddetlenecek emek düşmanı saldırılarına karşı emekçilerin kendi birlik, örgütlenme, dayanışma ve mücadelesinden başka bir çıkış yolu yok.”

Türkiye’ye yaptığı ziyaretin ardından açıklama yapan IMF heyeti, Erdoğan yönetiminin seçimlerden sonra uygulamaya başladığı ekonomi politikalarını takdirle karşıladığını açıkladı. Böylece seçimlerden sonra yapılan U dönüşüyle hayata geçirilen yeni ekonomi politikasının “IMF’siz bir IMF programı” olduğu en yetkili ağızdan, bizzat IMF tarafından tescil edilmiş oldu.  

IMF’nin takdirle karşıladığı politikalar, ekonomiyi içine sürüklendiği açmazdan çıkarmak için bütün yükü emekçi halkın sırtına yıkmayı hedefliyor. Yapılan açıklamaya bakılırsa IMF yapılan vergi artışlarını ve faiz artırımını takdirle karşılıyor. Ve bu konuda daha fazlasının yapılmasını istiyor. Öte yandan IMF, ekonominin en büyük kamburlarından birisi haline gelen Kur Korumalı Mevduat sisteminden çıkmakta aceleci davranmayın diye iktidarı uyarıyor. Ekonomi yönetimi de zaten IMF’nin bu tavsiyesine uygun bir hareket çizgisi izliyor. Bu da mevduatın yarıdan fazlasına sahip olan küçük bir azınlığa milyarlarca lira kaynak aktarmaya devam edilmesi anlamına geliyor. Başka talepleri de var IMF’nin bu takdirin karşılığı olarak. Yüksek ücret artışlarından kaçınılması, ücretlerde enflasyon farkı uygulamasına son verilmesi isteniyor. Aslında Mehmet Şimşek zaten bir süredir her fırsatta dile getiriyor bunları. Erdoğan ve şürekası “Eyyy İMF” diye arada nutuklar atadursun IMF’nin önerileriyle AKP’nin ekonomik programı gelinen yerde tamamen aynı hedefe odaklanıyor; yaşanan tüm krizin faturasının işçi ve emekçilerin sırtına yıkılmasına.

IMF’nin bu takdiri, içinde bulunduğu sıcak para krizini çözmek için kapı kapı dolaşan iktidara bu konuda bir şey getirecek mi bunu zamanla göreceğiz. Ancak uluslararası sermayenin Londra’daki tefecilerin Türkiye’ye para getirmek konusunda şimdilik çok istekli olmadığı biliniyor. Zira AKP politikalarına çok güven olmayacağını, ekonominin halen çok kırılgan bir yapıya sahip olduğunu, döviz rezervlerinin ekside olduğunu en iyi onlar biliyor. Pusuya yatmış AKP’nin daha fazla kamu varlığını olabilecek en ucuzdan satmasını bekliyorlar.

Küresel sermaye ve kaynak vaadinde bulunan Körfez ülkeleri ayak sürüdükçe, Erdoğan iktidarı onları ikna edebilmek için emek düşmanı politikalarını daha da şiddetlendirmeyi tercih edecektir. Özellikle yerel seçimler geçtikten sonra, “IMF’siz IMF programı” en sert haliyle uygulamaya girecektir. CHP ve ittifak ortakları, kendileri de neoliberal ekonomi politikalarını rehber edindikleri için, Erdoğan iktidarının emek düşmanı planlarını takdirle veya sessizce izliyorlar. Bu durum iktidarın daha pervasız davranmasını kolaylaştırıyor. Bu koşullar altında Erdoğan iktidarının giderek daha da şiddetlenecek emek düşmanı saldırılarına karşı emekçilerin kendi birlik, örgütlenme, dayanışma ve mücadelesinden başka bir çıkış yolu yok.