İktidarın “rasyonel politikaları” TÜSİAD’ın yüzünü güldürdü

TÜSİAD’ın yüzünü güldüren ekonomi politikaları işçi ve emekçiler için sosyal yıkım saldırıları anlamına gelmektedir. Kapitalist patronlar için iyiye giden tablo işçi ve emekçiler için hiç de iyiye gitmemektedir. 2024 yılında iç pazarın daralacağını ifade eden bakan Şimşek sermayeye çağrılar yapmaktadır. Bu çağrı, işçi ve emekçilerin önümüzdeki dönemde daha da yoksullaşacağı, alım gücünün daha da düşeceği anlamına gelmektedir. Bu durumda işçi ve emekçilerin yüzünün gülmesi, sermayenin ve onun temsilciliğini yapanların karşısına örgütlü bir güç olarak çıkıp çıkamayacağına bağlıdır.

Alınteriyle geçinmek için uğraşan işçiler ve emekçiler için ekonomik gidişat büyük bir sorunken, sermaye sahipleri için durumun farklı olduğu gözüküyor. Geçtiğimiz günlerde toplanan TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısında sermayedarlar yeni ekonomi politikalarından memnuniyetlerini dile getirdiler. TÜSİAD YİK Başkanı Tuncay Özilhan bu durumu şu sözlerle ifade etti:

“Yeni ekonomi yönetimiyle birlikte, piyasaların ekonomi politikalarına güveninin yükseldiği bir döneme girdik. Ekonomi politikalarında son 10 yılda öngörülebilirliğin azaldığı ve oynaklığın yüksek olduğu bir dönemin ardından mayıs ayından bu yana, geleneksel politikalara dönüldü.”

Seçimler öncesinde yapılan TÜSİAD değerlendirmelerinde ekonomi politikalarından duyulan rahatsızlık sık sık dile getiriliyordu. Bu rahatsızlığı geçtiğimiz yıl gerçekleşen TÜSİAD YİK toplantısında Orhan Turan “Dünyada hem en yüksek enflasyona hem de son derece yüksek risk primine sahip ülkeyiz, bunun sürdürülemez olduğunu ve hızla rasyonel politikalara dönülmesi gerektiğini düşünüyoruz” sözleriyle ifade etmişti. AKP iktidarının yarattığı istikrarsız ortamdan kurtulmak için bir alternatif arayışına girdikleri de anlaşılıyordu. Ancak sermaye adına iktidarı devralacak daha iyi bir alternatifin bulunmadığı koşullarda, bazı aşırılıklarına rağmen mevcut iktidarın devamı TÜSİAD kodamanlarının ana tercihi oldu. Zira 21 yıllık iktidarı boyunca AKP çok başlarını ağrıtmış olsa da kârlarını hiç olmadığı kadar artırmıştı. Seçimleri kim kazanırsa kazansın uygulanacak ekonomik programın çerçevesi iyi kötü belliydi. Gene de AKP diğer seçeneğe göre sermaye için denenmiş güvenli bir limandı.

AKP iktidarının seçimler sonrasında yaptığı ilk işlerden biri, “rasyonel ekonomi politikaları”na dönüş için Mehmet Şimşek’i “rica minnet” ekonomi bakanı yapmak oldu.

Hemen arkasından uygulanmaya başlayan ekonomi programı adı konulmamış bir IMF-Dünya Bankası programıydı. Dolayısıyla TÜSİAD programıydı. Bu yüzden TÜSİAD’ta yüzlerin gülmesi normal.

Diğer yandan TÜSİAD’ın AKP rejiminin bazı “aşırılıklarından” kaygı duymaya devam ettiği de görülmektedir. Ancak ekonomi alanında yaşadıkları memnuniyetlerin yanında bu rahatsızlıklarının şimdilik pek bir önemi yoktur. 

Derinleşen kriz işçi ve emekçilerde öfke ve hoşnutsuzluğu büyütmekte ve mücadele eğilimini arttırmaktadır. Onların asıl korktuğu da budur. Bu sebeple zaman zaman istikrardan, demokrasiden, hukukun üstünlüğünden bahsetmeyi ihmal etmemektedirler.

TÜSİAD başta olmak tüm renkleriyle sermayenin tek derdinin işçi ve emekçiler üzerinden sürdürdüğü sömürüyü büyütmek, böylece zenginliklerine zenginlik katmak olduğu su götürmez bir gerçektir. Onlar için önemli olan kendi kârlarıdır. Ekonominin gidişatına da, hak ve özgürlüklere de, hukukun üstünlüğüne de bu pencereden bakmaktadırlar.

TÜSİAD’ın yüzünü güldüren ekonomi politikaları işçi ve emekçiler için sosyal yıkım saldırıları anlamına gelmektedir. Kapitalist patronlar için iyiye giden tablo işçi ve emekçiler için hiç de iyiye gitmemektedir. 2024 yılında iç pazarın daralacağını ifade eden bakan Şimşek sermayeye çağrılar yapmaktadır. Bu çağrı, işçi ve emekçilerin önümüzdeki dönemde daha da yoksullaşacağı, alım gücünün daha da düşeceği anlamına gelmektedir. Bu durumda işçi ve emekçilerin yüzünün gülmesi, sermayenin ve onun temsilciliğini yapanların karşısına örgütlü bir güç olarak çıkıp çıkamayacağına bağlıdır.