İşte “rasyonel ekonomi politikaları”nın, “Orta Vadeli Programı”n bizleri götürdüğü sefalet, sermayeyi götürdüğü zenginlik tablosu… Onların bahsettiği büyüme sermayenin büyümesidir. Bizim büyümemiz ise ancak kendi mücadelemizin büyümesiyle mümkündür. Yeni yılın işçi sınıfı ve emekçiler için zor geçeceğini söyleyip buna bizi alıştırmaya çalışanlara yanıtımız mücadele olmalıdır.
Dört koldan bizlere sefaleti dayatıyorlar. Bir tarafta asgari ücret masası kuruluyor, pazarlık açlık sınırından başlıyor. Diğer tarafta ise bütçe görüşmeleri gerçekleşiyor ve 2023 yılında ne yapıldıysa 2024 yılında da devam edileceğini, bütün yükün işçilerin sırtına yıkılacağını söylemek zorunda kalıyorlar. TÜSİAD yeni ekonomi politikalarından umutlu olduğunu açıklıyor. Onların umudu artan kârları, düşen işçi maliyetleri… Yani bizim yoksulluğumuz…
Bugün kurulan masalar da toplanan meclis de onların bu umudunu büyütmek için var. Bizim umudumuz ise kendi kollarımızda, mücadeleyi büyütmekte…
Asgari Ücret Tespit Komisyonu kendi toplantı tarihini bile tespit etmekten aciz bir şekilde Erdoğan başkanlığındaki saray rejiminin ne diyeceğini bekledi haftalarca. En sonunda açıklanan sefalet ücreti oldu. Açıklanan 17.002 liranın daha elimize geçmeden eriyeceğini tahmin etmek zor olmasa gerek.
Bütçe görüşmelerinde ise Mehmet Şimşek bazı gerçekleri itiraf etmekten alamadı kendini. 2024 yılında faize 1,2 trilyon lira ödeyeceklerini ve 2,6 trilyon lira yeni borçlanma yapacaklarını söyledi. Demek ki, milyonlara kemer sıktırırken, sermayenin büyümesi için musluğun ağzını açmışlar, açmaya da devam edecekler. Bizler sefaleti yaşarken onların ekonomik büyüme rakamlarının diyeti olsa gerek bu. Bu tabloya rağmen “Ülkenin paraya ihtiyacı yok” diyen Şimşek, dış ülke gezilerinin kaynak bulmak için olmadığını söylüyor. Ama biz biliyoruz bu gezilerde pazarlananın ucuz emek gücümüz ve ülkenin doğal kaynakları olduğunu.
2024’te 7,4 trilyon vergi toplamayı hedefliyorlar. Bu verginin çoğunluğu KDV ve ÖTV gibi zengin-fakir ayırt etmeyen dolaylı vergilerden alınacak. Bu da demek oluyor ki, işçiler sermayeden fazla vergi vermeye devam edecekler.
2024’te de “itibardan tasarruf” edilmeyecek. Saraya günlük 33 milyon 600 bin lira ayrılacak. Saatte 1,4 milyon lira, dakikada 23 bin lira harcayacak saraydakiler. Sarayın bir dakikada harcadığını işçiye bir ayda çok görüyorlar.
Mehmet Şimşek TÜİK’in rakam oyunlarına yaslanarak, 21 yıl boyunca işçiyi, memuru, emekliyi enflasyona ezdirmediklerini ve yüksek ücret artışlarının enflasyonu tetiklediğini söyleme pişkinliği sergileyebiliyor. Bir de “dünyada kredi kartına taksit uygulayan tek ülke” imişiz. Neden acaba? Vatandaş gelirinden fazla harcıyormuş. Onlara kalsa bunlar hep bu işçilerin açgözlülüğünden oluyor! İnsanlar aldığı maaşla geçinemediği için en temel ihtiyaçları için bile borca girmek zorunda kaldığından olmasın?
Asgari ücretliden gelir vergisi almadıklarını, bunun bütçe açığına yol açtığını söylüyorlar. Gerçekler ise çok farklı. 2024 yılında 2,2 trilyonluk vergi alınmayacakmış, bunun sadece 595 milyarı asgari ücretteki gelir vergisi muafiyetinden kaynaklanacak. Geri kalan yaklaşık 1,6 trilyonluk kısım da sermayeden ve parası olanlardan alınmayacak vergiler.
İşte “rasyonel ekonomi politikaları”nın, “Orta Vadeli Programı”n bizleri götürdüğü sefalet, sermayeyi götürdüğü zenginlik tablosu… Onların bahsettiği büyüme sermayenin büyümesidir.
Bizim büyümemiz ise ancak kendi mücadelemizin büyümesiyle mümkündür. Yeni yılın işçi sınıfı ve emekçiler için zor geçeceğini söyleyip buna bizi alıştırmaya çalışanlara yanıtımız mücadele olmalıdır.