Taksim’i, bir diğer deyişle 1 Mayıs’ı kazanmanın ve sermayenin saldırılarına karşı güçlü bir mücadeleyi örmenin yolu, geçmiş deneyimlerden dersler çıkararak, sınıfın ileri unsurları başta olmak üzere geniş kesimlerini harekete geçirmeyi gerektirmektedir. Bunu başardığımız ölçüde Taksim’e yeniden güçlü bir biçimde çıkmak, sendikal bürokrasinin iktidarla danışıklı dövüşüne son vermek mümkün olacaktır. Ehlileştirilmeye çalışılan 1 Mayıs’ı tarihsel ve sınıfsal özüne uygun örgütlemek için seferber olmanın zamanıdır!
Osmanlı İmparatorluğu’nda bilinen ilk 1 Mayısların 1911 yılında Selanik’te, ardından 1912 yılında İstanbul’da kutlandığı kabul edilir.
1925 yılında çıkarılan Takrir-i Sükûn yasasıyla sendikalar ve işçi dernekleri kapatılarak işçi sınıfının örgütlenmesinin önüne geçilmeye çalışıldı. 1 Mayıs kutlamaları yasaklandı. 1970’li yıllara kadar açık ve kitlesel kutlamalar gerçekleştirilemedi. 1950’li yıllardaki hızlı kapitalistleşme süreci işçi sınıfının nicel ve nitel gelişiminin önünü açarak sosyal uyanışı tetikledi. Sınıf mücadelesinin gelişmesi ve devrimci yükselişin etkisiyle, 1976 yılında İstanbul Taksim Meydanı başta olmak üzere birçok kentte 1 Mayıs alanlarda kutlanmaya başlandı. 1977 1 Mayıs’ında yüz binler Taksim Meydanı’nı doldurduğunda, CIA destekli bir provokatif saldırı gerçekleştirildi, 34 işçi ve emekçi katledildi.
12 Eylül 1980 faşist cuntasının da ilk icraatlarından biri işçi sınıfının örgütlerini dağıtmak, mücadele birikimine ve simgelerine saldırmak oldu. 1 Mayıs ve Taksim yasağı devreye sokuldu. Sol hareketin ve işçi hareketinin yeniden toparlanmaya başlamasıyla 1 Mayıs yeniden gündeme geldi. Devrimcilerin öncülüğünde on binler ‘88 ve ‘89 yıllarında Taksim’e çıktılar. Sermaye devletinin tetikçileri ‘89 1 Mayıs’ına saldırdılar. Mehmet Akif Dalcı hayatını kaybetti. ‘96 yılında gerçekleşen kitlesel 1 Mayıs da azgın saldırıların hedefi oldu.
1 Mayıs kutlamaları 2005 yılıyla birlikte kitlelerin yeniden Taksim’e yönelmesiyle sert mücadelelere konu oldu. İktidarın saldırıları karşısında direnen işçi ve emekçiler ile devrimcilerin mücadelesi, 1 Mayıs’ın resmî tatil ilan edilmesini ve Taksim Meydanı üzerindeki yasağın kaldırılmasını sağladı. 2010, 2011, 2012 yıllarında görkemli ve kitlesel 1 Mayıs kutlamaları Taksim Meydanı’nda gerçekleştirildi. Yüz binlerin büyüyen mücadelesinden korkan sermaye ve iktidar 2013’te yeniden Taksim’i ve 1 Mayıs iradesini yasaklamak için adımlar attı.
Taksim 1 Mayıs alanıdır!
‘70’li yıllarla başlayan ve bugüne taşınan 1 Mayıslar, devrimci yükselişin etkisi ve gücüyle kendi kültürünü, geleneğini ve atmosferini yaratmıştır. Bu gelenek 1 Mayıs’ı Taksim’le özdeşleştirmiş, Taksim’i sıradan bir meydan olmaktan çıkararak sınıf mücadelesinin önemli bir alanına çevirmiştir. Sermaye devletinin Taksim yasağının gerisindeki esas neden de budur.
Sendika bürokratları yıllarca sahte Taksim çıkışlarıyla düzenin keyfi yasaklarını fiilen kabul etmiş, kitlelerin enerjisini heba etmek için uğraşmıştır. Sol hareketin önemli bir kesimi de bu çabanın bir parçası olmuştur. Pratikte bu tablo, 1 Mayıs’a sayılı günler kala “Taksim’i zorladık fakat olmadı” söylemiyle şekillenmiştir.
1 Mayıs yasaklarına karşı verilen mücadele deneyimleri göstermektedir ki “Talep ettik, vermediler” ya da “Son günlere kadar zorladık, olmadı” gibi sahte tutumlar yalnızca sermaye iktidarının saldırılarına hizmet etmiştir. İktidarın keyfi yasakları, sendikal bürokrasinin oyalama tutumları, solun önemli bir kesiminin iradesizliği ancak devrimcilerin, öncü ilerici işçilerin ve mücadeleci güçlerin birleşik tutumu ve ortak mücadelesiyle boşa düşürülebilir. 2004 yılında oluşturulan Devrimci 1 Mayıs Platformu’nun pratiği, tarihsel ve sınıfsal özüne uygun 1 Mayıs kutlamaları için yapılması gerekenler konusunda, tüm eksikliklerine rağmen, önemli bir deneyim olarak önümüzde durmaktadır.
Taksim’i, bir diğer deyişle 1 Mayıs’ı kazanmanın ve sermayenin saldırılarına karşı güçlü bir mücadeleyi örmenin yolu, geçmiş deneyimlerden dersler çıkararak, sınıfın ileri unsurları başta olmak üzere geniş kesimlerini harekete geçirmeyi gerektirmektedir. Bunu başardığımız ölçüde Taksim’e yeniden güçlü bir biçimde çıkmak, sendikal bürokrasinin iktidarla danışıklı dövüşüne son vermek mümkün olacaktır. Ehlileştirilmeye çalışılan 1 Mayıs’ı tarihsel ve sınıfsal özüne uygun örgütlemek için seferber olmanın zamanıdır!