Sermaye düzeninin efendileri AKP iktidarı ile el ele vererek OVP adı altında işçi ve emekçiler için sefalet anlamına gelen sosyal yıkım politikalarına son sürat devam etmektedirler. Bu sosyal yıkım politikalarını durdurabilecek tek güç işçi ve emekçilerin örgütlü, militan mücadelesidir.
Enflasyon karşısında eriyen ücretler ve düşen alım gücü yaşamı iyice çekilmez hale getiriyor. Türk-İş dört kişilik bir aile için açlık sınırını 18.969,22 TL, yoksulluk sınırını ise 61.788,99 TL olarak açıkladı. Açlık sınırının altında veya biraz üstünde çalışan milyonlarca işçi ve emekli maaşlarına Temmuz’da zam yapılmasını bekliyor. Ancak işçi sınıfının örgütlülüğünün bu kadar zayıf olduğu tabloda saray iktidarı asgari ücrete ara zam yapmama konusunda kararlı gözüküyor.
DİSK-AR Asgari Ücret Araştırması’na (2024) göre Türkiye’de asgari ücret civarında çalışanlar ücretli çalışanların yaklaşık yarısını oluşturuyor. Yani asgari ücret genel ücret haline gelmiş durumda. Almanya’da asgari ücretli çalışan oranı yüzde 6,5, Bulgaristan’da ise yüzde 14. Türkiye’nin Avrupa ülkeleri arasında en düşük asgari ücrete sahip 5. ülke olduğu da göz önüne alınırsa Türkiye’nin düşük ücret cenneti olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Kuşkusuz bu tablo tam da yerli ve uluslararası sermayenin çıkarlarına göredir. Bu sebeple sermaye ve onların sözcülüğünü yapan AKP iktidarının temsilcileri tek bir koro halinde asgari ücrete Temmuz’da zam yapılmayacağını tekrarlamaktadırlar.
Çalışma Bakanı Işıkhan “Ekonomi bir denge işidir ve bir noktada dengeyi bozduğumuzda birçok farklı noktada başka dengeler de bozulur. Vatandaş olarak hepimiz şunu tecrübe ettik. Ne zaman dengenin dışında artış yapılsa marketlerde, mağazalarda ürün etiketleri hemen değişiyor. Bu da enflasyonu daha da artırıyor, ücretlere yapılan artışın da bir anlamı kalmıyor ne yazık ki.” açıklamasıyla asgari ücrete zam yapılmamasını gerekçelendirmeye çalışmaktadır. Ancak ücret artışlarının enflasyonu yükselttiği, bunun da fiyatlara yansıdığı propagandası sermayenin çıkarları içindir. Enflasyon artışından asıl sorumlu olan sermaye sahipleri kendi kârlarından vazgeçmek yerine işçi ve emekçilere yapılması gereken ücret zamlarına göz dikmiş durumdadırlar.
Asgari ücrete zam yapılması sermaye düzeninin gündeminde değilken memurlar ve emekliler için yapılacak temmuz zammı da TÜİK’in açıkladığı sahte enflasyon oranlarının dahi altında kalmaktadır. Ayrıca emekli zamları kök ücrete yapılacağı için 4 milyon emeklinin sıfır zam alma riski bulunmaktadır.
İşçilere, emekçilere, emeklilere dayatılan sefalet düşük ücretlerle sınırlı değildir. Şimşek’in Orta Vadeli Program’ı (OVP) kapsamında krizin faturasını tamamen işçi ve emekçilerin sırtına yıkacak diğer adımlar da sıradadır. Bunlardan bir tanesi olarak yeni vergi paketi geçtiğimiz günlerde gündeme geldi. Vergi paketinde sermayeye tanınan bazı muafiyetlerin kaldırılacağı iddia ediliyor. Ancak pakette artan oranlı gelir ve servet vergisine dair somut hiçbir şey bulunmazken işçi ve emekçilerin sırtındaki vergi yükünü arttıracak pek çok madde bulunmaktadır. Kısacası işçi ve emekçileri düşük ücretlerle birlikte yeni bir vergi soygunu bekliyor.
Sermaye düzeninin efendileri AKP iktidarı ile el ele vererek OVP adı altında işçi ve emekçiler için sefalet anlamına gelen sosyal yıkım politikalarına son sürat devam etmektedirler. Bu sosyal yıkım politikalarını durdurabilecek tek güç işçi ve emekçilerin örgütlü, militan mücadelesidir.
Bu mücadelede öne çıkması gereken talepler ise şöyle sıralanabilir: