İşten atmalar yasaklansın!

Sonuç olarak yaygınlaşan işten atmalar sınıfımıza dönük topyekûn saldırının en önemli ayaklarından birini oluşturuyor. Bu saldırının karşısında hem fabrikalarda “Arkadaşım yoksa üretim de yok” diyerek dişe diş bir mücadele yürütmek gerekiyor, hem de tek tek fabrikalarda yürütülecek mücadelenin sınırlarının farkında olarak işten atmaların yasaklanması talebiyle daha genel bir mücadele örgütlenmesi görevi önümüzde duruyor.

Kapitalist düzende temel kuraldır. Burjuvazi, kendisinin yol açtığı krizlerin faturasını her zaman işçi ve emekçilere ödetmeye çalışır. Bugün de aynı şekilde yükselen enflasyona rağmen düşük tutulan ücretler, artan vergi yükü ve yaygınlaşan işten çıkarmalarla krizin tüm faturasını işçi ve emekçilere yıkmaya çalışıyor.

İşten çıkarmaların yaygınlaşması, burjuva iktisatçılar tarafından bile yaşanılan krizin derinleşmesinin en önemli göstergelerinden biri olarak gösterilir. Rivayet odur ki krizler kapitalistleri de vurup iş hacmini küçülttüğünden daralma kaçınılmaz olur ve bu daralmanın sonucu olarak işten çıkarmalar yaygınlaşır.

Ne var ki kapitalistler kriz koşullarını bile kendileri için bir fırsata çevirmekten geri durmazlar. Bu yüzden yaşanılan krize rağmen ülke kapitalistleri kâr rekorları kırmaya devam ediyorlar. Bu da yetmiyor, kriz sopasını daha da sert sallıyorlar. Büyüyen işsizliğin yol açtığı “imkân”ları da tepe tepe kullanarak işten atma saldırılarıyla hem ücretleri daha da geriye çekmeyi hem de işsizlik sopası ile hak alma mücadelelerinin önüne geçmeyi planlıyorlar.

İşten çıkarmalar neden yaygınlaşıyor?

Son dönemde birçok fabrikada kıdem farkları yüzünden az da olsa diğer işçilere göre daha yüksek ücret alan işçilerin hedefte olduğunu ve işten çıkarıldığını görüyoruz.

Yoksulluk sınırının yarısına bile yaklaşamayan ücretler dahi kapitalistlere fazla görünüyor. Çoğu metal fabrikasında bu nedenle kıdemli işçiler ya işten çıkarılıyor ya da girdi-çıktı yönetimi ile ücretleri önemli ölçüde düşürülüyor. Yeni giren işçinin asgari ücretin biraz üzerinde işbaşı yapması sermayedarlar için nimet olarak görünüyor. Petrokimya, tekstil, gıda gibi sektörlerde de örgütlü, örgütsüz fabrikalarda bu uygulamayı oldukça sık görüyoruz.

İşten atmalara yol açan diğer bir temel sebep ise örgütlenme ve hak alma mücadeleleri oluşturuyor. Anayasal bir hak olan sendikalara üye olma mücadelesinin önüne işten atmalar ile geçilmeye çalışılıyor.

İşten çıkarmaların yaygınlaşması aynı zamanda çalışanların iş yükünün de artmasına sebep oluyor. Mesailer birçok fabrikada yasal sınırların üzerinde. Sendikalı olduğu halde 16 saat çalışma yapılan birçok fabrika var artık. İşten atmalar bu yönü ile sadece işten atılmış işçiyi değil halen çalışanları da etkileyen bir sorun. 

Yasalar var ama…

Son olarak ise işten atmalar çoğu zaman tüm yasal süreçler hiçe sayılarak gerçekleşiyor. Yakın zamanda yaşanılan CMS örneğinde olduğu gibi sermayedarlar bin bir türlü yöntemle yasaların etrafından dolanıyor. İtiraz edenler kıdem hakkından bile mahrum bırakılıyor. Kod 49 ve benzeri uygulamalar her geçen gün yaygınlaşıyor.

Sonuç olarak yaygınlaşan işten atmalar sınıfımıza dönük topyekûn saldırının en önemli ayaklarından birini oluşturuyor. Bu saldırının karşısında hem fabrikalarda “Arkadaşım yoksa üretim de yok” diyerek dişe diş bir mücadele yürütmek gerekiyor, hem de tek tek fabrikalarda yürütülecek mücadelenin sınırlarının farkında olarak işten atmaların yasaklanması talebiyle daha genel bir mücadele örgütlenmesi görevi önümüzde duruyor.