“Fiili meşru mücadeleyi esas alan, gerçek bir işçi demokrasisi için taban örgütlenmelerine dayanan, sınıfın öz gücünü açığa çıkaracak devrimci sınıf sendikacılığı anlayışını güçlendirmek dönemin ihtiyacıdır. Sendikamız dün olduğu gibi bugün de bu ihtiyacın karşılanması için çaba gösterecek, imkân olan her koşulda sınıf içindeki mücadeleci güçlerin bir araya gelmesi için gerekli sorumlulukla davranacaktır.”
Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda yer almamamıza rağmen sekiz sendika geçtiğimiz dönemde “Temmuz’da zam şart!” şiarıyla bir kampanya gerçekleştirdik.
İki ay süren kampanya kapsamında işyerlerinde, kent meydanlarında, işçi mahallelerinde “İnsanca yaşamaya yetecek bir ücret” talebiyle binlerce imza toplandı. Kampanyanın finalinde sorunun doğrudan muhatabı olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın önünde eylemler yaptık. Her iki eylemde de bize dayatılan yoksulluğa razı gelmeyeceğimizi, sorumlularından hesap soracağımızı, krizin faturasını ödememek için mücadeleyi sürdüreceğimizi ortaya koyduk.
Asgari ücretin ortalama ücret haline gelmesine, açlık sınırının altında kalmasına rağmen sermaye ve siyasal iktidar asgari ücrete zam yapmamakta ısrar ediyor. Yüksek ücretlerin enflasyona yol açtığı yalanını sık sık tekrarlayan iktidar temsilcileri ise aynı günlerde bizimle alay eder gibi kendi maaşlarına zam yaptılar. İşçilerin insanca bir yaşam hakkının umurlarında dahi olmadığını, tek dertlerinin sermayenin daha fazla kâr elde etmesi olduğunu aleni bir şekilde bir kez daha gösteren onlarca uygulamaya imza attılar.
Tabanın öfkesi ve basıncıyla bir araya gelip göstermelik bir “mücadele” programı açıklayan konfederasyonlar ise işçi sınıfını oyalamaya çalışıyor. İktidara sahte efelenmelerle “aklınızı başınıza alın” derken sahte gösterilerle tabanda biriken öfke ve tepkiyi etkisizleştirmeye çalışıyorlar.
Son dönemlerde farklı sektörler ve kentlerde irili-ufaklı gelişen işçi eylemliliklerinin öznesi ve sesi olan mücadeleci sendikaların asgari ücrete zam yapılması talebiyle birlikte hareket etmesi bu tablo içinde büyük bir önem taşıyor. Zira dönem, mücadele içinde olan güçlerin yan yana gelmesini, mücadelelerini ortaklaştırmalarını, sınıfın diğer kesimlerine taşımalarını dayatıyor.
Örgütlenen kampanya sürecinin de gösterdiği gibi bu yan yana geliş halen önemli sorun alanları ve yetersizlikler taşıyor. Süreci oluşturan sendikaların ortak bir mücadele anlayışına sahip olmaması, sınıf hareketinin sorunlarını aynı yerden kavramaması ve herkesin aynı düzeyde bir pratik inisiyatifle çalışmaları sahiplenmiyor oluşu bu tür birliğin büyüyüp gelişmesinin önündeki engeller olarak duruyor.
Bugün karşı karşıya kaldığımız kriz koşullarına ve ortaya çıkan direniş ve grevlere rağmen işçi hareketi içinde bulunduğu geri mücadele düzeyini aşamıyor. Bunda sendikal bürokrasinin ortaya çıkan mücadele arayışlarını ezmesi ya da kontrol altında tutması başat faktörlerden biri.
İşçi sınıfının en geniş kesimlerinin sendikalaşması, konfederasyonlara bağlı sendikaların da sendika bürokratlarının denetiminden kurtularak gerçek anlamda işçi örgütlerine dönüştürülmesi görevi önümüzde duruyor. Fiili meşru mücadeleyi esas alan, gerçek bir işçi demokrasisi için taban örgütlenmelerine dayanan, sınıfın öz gücünü açığa çıkaracak devrimci sınıf sendikacılığı anlayışını güçlendirmek dönemin ihtiyacıdır. Sendikamız dün olduğu gibi bugün de bu ihtiyacın karşılanması için çaba gösterecek, imkân olan her koşulda sınıf içindeki mücadeleci güçlerin bir araya gelmesi için gerekli sorumlulukla davranacaktır.
TOMİS Genel Başkanı Dilbirîn ACAR