Orta oyununu işçi sınıfı bozar!

Düşük ücretlere razı etmek için başvurdukları sahte TÜİK rakamları ve “enflasyonun baskılanması” yalanları bizleri ilgilendirmiyor. Bizler “insanca yaşamaya yetecek ücret” istiyoruz. Bunu ise ancak “sınıfa karşı sınıf” bakışıyla fabrikalardan başlayarak birleşik örgütlü mücadelemiz ile elde edebiliriz. Krizin faturasını reddetmenin ve bu orta oyununu bozmanın tek yolu budur!

15 kişilik Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun AKP hükümetinin temsilcileri, kapitalistler adına TİSK, işçi sendikaları adına ise Türk-İş yer alıyor. Basına yansıdığı kadarıyla, gerçekleşen ilk toplantıda asgari ücrete dair hiçbir rakam gündeme gelmedi. İşçi sınıfını temsilen masada yer alan Türk-İş bürokratları ise “ellerini zayıflatacağı” gerekçesiyle toplantıya bir rakam sunmadı. Milyonlarca işçi gözlerini bu toplantıya dikmişken komisyon bileşenleri sohbet edip toplantıdan ayrıldılar.

Bu tabloda şaşılacak bir şey yok. Zira bu masa göstermelik olarak toplanıyor. Komisyon bileşenleri sanki pazarlık yapıyormuş gibi davranıp aslında bir orta oyunu oynuyorlar. Kapitalistler, AKP iktidarı ve onların hizmetindeki sendika bürokratları aynı saftalar ve işçi sınıfının karşısındalar. Örgütlü bir sınıf olarak davranıyorlar. Gerçekte asgari ücret sermaye sınıfının temsilcileriyle iktidar tarafından belirleniyor ve saray rejiminin şefi Erdoğan son noktayı koyuyor. Bu orta oyunu ile sözde işçi sınıfının da temsil edildiği bir pazarlık masası görüntüsü yaratılıyor. Böylece işçiler en aza razı edilmek isteniyor.

Asgari ücret görüşmeleri milyonlarca işçinin gündeminde. Kapitalistlerin sorumlusu olduğu ekonomik krizin faturasının işçi sınıfına ve emekçilere kesildiği bir dönemde reel ücretler eridi. Yoksulluk ve sefalet derinleşti. Açlık sınırının 21 bin TL, yoksulluk sınırının 72 bin 500 TL olduğu günümüzde asgari ücret açlık sınırının altına geriledi. Sözde enflasyonla mücadele adına Temmuz ayında asgari ücrete zam yapılmaması bu tabloyu daha da derinleştirdi. Bugün asgari ücret ortalama ücret haline gelmiş durumda. Asgari ücretle geçinmek zorunda kalan ücretli sayısı toplam işçi sayısının yarısından daha fazla. Dolayısıyla milyonlarca işçi ve ailesinin açlık sınırında bir ücrete mahkûm edildiği bir tablo var ortada.

Hal böyleyken, sermaye sınıfının tüm bileşenleri “büyüme dengelerini gözetmek”, “enflasyonu baskılamak”, “fiyat istikrarı sağlamak” yalanlarıyla koro halinde düşük zammı dayatmak için seferber olmuş durumdalar. IMF direktörü “Hedeflenen enflasyon oranında zam yapın” tavsiyesinde bulunuyor. MÜSİAD Başkanı “yüzde 25 üst sınır” diyor. TÜSİAD, asgari ücretin gerçekleşen enflasyona göre belirlenmesinin programı bozacağını söylüyor. Hepsi bir ağızdan sorumlusu oldukları krizin faturasını işçi sınıfına kesmek, kârlarına kâr katmak konusunda ısrar ediyor.

Kuşkusuz kapitalistlerin en büyük dayanağı sendika bürokratları… Sermayenin işçi sınıfı içindeki ajanları olan bu bürokratların milyonlarca işçinin düşük ücret ve vergi soygunu gibi temel sorunları karşısında göstermelik eylemler dışında ne mücadele etme niyetleri ne de takatleri var. Bu ağalardan asgari ücret masasında bir şey beklemek akıl dışı.

Bir yandan temsil ettikleri kesimlerin asgari ücretin üstünde aldıkları gerekçesine sarılıyorlar. Oysa çok iyi bildikleri gibi, asgari ücret zammı, sendikalı işçilerin sözleşme süreçlerini doğrudan etkiliyor. Öte yandan “rakam belirtmeme” manevrasına başvuruyorlar. Böylece “bizim isteğimiz bu değildi ama iktidar ve sermaye ancak o kadar verdi” diyebileceklerini sanıyorlar.

Çok açık ki, sermaye iktidarının bu denli pervasızlaşmasının ve sendika bürokratlarının pişkinliğinin tek bir nedeni var. İşçi sınıfının örgütlü mücadelesinin zayıflığı… İşçi sınıfı inisiyatif almadığı, örgütlü mücadele vermediği, o masaya yumruğunu vurmadığı için bu üçlü şer odağı istediği gibi tiyatro oynayabiliyor.

Düşük ücretlere razı etmek için başvurdukları sahte TÜİK rakamları ve “enflasyonun baskılanması” yalanları bizleri ilgilendirmiyor. Bizler “insanca yaşamaya yetecek ücret” istiyoruz. Bunu ise ancak “sınıfa karşı sınıf” bakışıyla fabrikalardan başlayarak birleşik örgütlü mücadelemiz ile elde edebiliriz. Krizin faturasını reddetmenin ve bu orta oyununu bozmanın tek yolu budur!