Ne düşük zam dayatması tek başına Başpınar işçisinin sorunu ne de bu pervasızlık sadece Çelikaslan kapitalistine özgü… Öyleyse hakkımız olanı almanın yolu Başpınar’da yanan direniş ateşini ülkenin dört bir yanına yaymaktan, birleşik direnişi örgütlemekten geçiyor.
Antep Başpınar’da tekstil işçileri günlerdir kapitalistlerin yüzde 30 zam dayatmasına isyan ediyorlar. Zam oranları açıklandıkça işçiler iş durduruyor ve direnişe geçiyorlar. Şu ana kadar 15 fabrikada 2500 işçi bu onurlu hak mücadelesinin parçası olmuş durumda.
Düşük zam dayatması tek başına Başpınar’ın tekstil patronlarına özgü değil elbette. Mehmet Şimşek eliyle yürütülen IMF’siz IMF programının işçi sınıfına dayattığı sefaletin adı bu dayatma. Antep’in ihracat şampiyonu kapitalistleri de bu politikayı ellerini ovuşturarak hayata geçiriyorlar.
İşçilerin bu dayatmaya tepki göstermesini, haklarını aramasını ise büyük bir hazımsızlıkla karşılıyorlar. Bu hazımsızlık eylemlerin bugüne kadar parçalı ve dağınık bir seyir izlemesi nedeniyle yeterince görünmüyor belki. Ama kimi işyerlerinde yaşanan işten çıkarmalarla dişlerini gösteriyorlar. Besledikleri yerel basın üzerinden direnişlere ve işçilerle birlikte eylemleri örgütleyen BİRTEK-SEN’e yönelik yoğun bir kara propaganda faaliyeti yürütüyorlar. Valilik eylemleri yasaklıyor. Kolluk güçleri çadırları boşaltıyor. Canhıraş bir şekilde işçilerin birleşmesinin önüne geçmeye çalışıyor.
Başpınar kapitalistlerinin hazımsızlığı en yalın olarak bölgenin en büyük fabrikalarından Çelikaslan Tekstil’de kendisini gösterdi. Çelikaslan Tekstil, AKP milletvekili İrfan Çelikaslan ve kardeşlerine ait bir fabrika. İşçilerin haftada 7 gün 12 saat çalıştığı, bir gün işe gelmeyen işçilerin erzak yardımlarının kesildiği bir sömürü cehennemi. İşte bu cehennemin önünde eylem alanına gelen kardeş Çelikaslan, önce işçileri kollarından tutarak fabrikaya sokmaya çalıştı. BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen’in bu pervasızlığa müdahale etmesi üzerine ise ikili arasında bir tartışma başladı. Önce işçilere ve sendikacılara edep öğretmeye kalktı kardeş Çelikaslan. Türkmen’in, sahip olduğu dört fabrikayı ve zenginliğini hatırlatmasının ardından ise zenginliğinin kaynağını açıklayıverdi: Zenginliğini ona Allah vermiş!..
İşçiler hafta tatili bile yapmadan, çocuklarını göremeden aralıksız çalışacaklar… Kendisi ise haksız-hukuksuz bir şekilde işçilerin ücretlerinde kesintiler yapacak, kameraların ve sendikacıların önünde işçinin kolundan tutup çekiştirecek kadar pervasız davranacak… Ve bu asalak sömürgenin zenginliği ona “Allah’ın vergisi” olacak!
Çelikaslan kapitalisti türünün tek örneği değil elbette. Hangi kapitalist işçinin karşısında köşeye sıkışsa ya milliyetçiliğe sığınıyor ya da din sömürüsüne… Sırtını sıvazladığı işçi din kardeşi oluyor, hakkını arayan ise dinsiz-kitapsız…
Benzer bir örnek geçtiğimiz yıl yine Başpınar’da Şireci Tekstil’de yaşanmıştı. O zaman Şireci patronu işçilerin karşısına çıkmaya cesaret edememişti ama Antep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin işçileri patronun camiler yaptıran ne kadar değerli bir insan olduğuna ikna etmeye çalışmıştı. Bu “değerli insan”ın işçilerin emeğini pervasızca sömürmesine ise tek söz yoktu elbette.
Bunlar sadece örnekler… Emeğimizin azgınca sömürüldüğü fabrikalarda her gün sayısız benzer örneğini yaşadığımız ikiyüzlülükler…
Bu ikiyüzlülüklere son vermenin yolu bu sömürücü asalakların karşısına bir sınıf olarak dikilmekten geçiyor. Ne düşük zam dayatması tek başına Başpınar işçisinin sorunu ne de bu pervasızlık sadece Çelikaslan kapitalistine özgü… Öyleyse hakkımız olanı almanın yolu Başpınar’da yanan direniş ateşini ülkenin dört bir yanına yaymaktan, birleşik direnişi örgütlemekten geçiyor.