1 Mayıs’a kalan kısa zamanı işçi sınıfı ve emekçilerin sermaye sınıfı ve siyasal iktidar karşısında birliğini güçlendirdiği bir süreç olarak örgütlemek için harekete geçmeliyiz. Krizin faturası, faşist baskı ve zorbalık, savaş ve saldırganlık karşısında “işçilerin birliği, halkların kardeşliği” bakışıyla mücadeleyi büyütmeliyiz. Bu doğrultuda işçi ve emekçilerin ilerici ve devrimci güçlerle yan yana gelmeleri, birleşip kenetlenerek, gerici-faşist iktidarın güçlü bir 1 Mayıs’ı engelleme ve sendikal bürokrasinin oyalama çabalarını bertaraf etmeleri büyük bir önem taşıyor.
Tek adam rejiminin kadın düşmanı politikalarına, savaş ve saldırganlığa, çifte sömürüye karşı kadınların meydanları doldurdukları 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü geride kaldı.
Sırada işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs var. 1 Mayıs işçi sınıfının mücadele tarihine ait olan, can bedeli mücadelelerle kazanılmış, işçi sınıfı ve burjuvazinin karşı karşıya geldiği bir gün. Bu 1 Mayıs’a güçlü bir hazırlık yaparak işçi sınıfının gerçek gücünü gösterebilmek tüm öncü-devrimci işçi ve emekçilerin önünde önemli bir sorumluluk olarak duruyor.
Krizin faturasını reddedelim!
Ekonomik krizin büyüyen faturası işçi ve emekçilerin belini her geçen gün daha fazla büküyor. Yüksek enflasyon, artan vergiler, hayat pahalılığı hız kesmeden devam ediyor. Şimşek programında düşük ücretler, esnek ve güvencesiz çalışma modelleri krizden çıkışın zorunlu yöntemleri olarak dayatılıyor. İşçi ve emekçilerin acı reçeteyi boyunlarını bükerek kabul etmeleri isteniyor.
Orta Vadeli Program, Ulusal İstihdam Stratejisi Belgesi vb. krizden çıkışın formülleri olarak sunuluyor. Güçlü ekonomi, çağa ayak uyduran çalışma modelleri gibi tanımlamalarla sermaye sınıfının daha fazla kazanmasını sağlayacak politikalar geliştiriliyor. Sermayenin yıllardır gündeminde olan, hayata geçirilmesi için fırsat kollanan güvencesiz, esnek ve düşük ücretlerin hakim olduğu çalışma rejimini hayata geçirecek adımlar bir bir atılıyor.
Faşist baskı ve zorbalığa geçit vermeyelim!
Eylem ve grev yasakları, keyfi gözaltı ve tutuklama terörü günlük rutin haline gelmiş durumda. İşçi ve emekçilere verebileceği sahte vaatleri tükenen AKP-MHP iktidarı ayakta kalabilmek için zorbalığını artırıyor. Sendikacılar, devrimci öğrenciler, gazeteciler, sanatçılar gözaltına alınıyor, tutuklanıyor.
İşçi sınıfının ve emekçilerin hak arama mücadeleleri “terör eylemi”, düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamındaki yazı ve açıklamalar “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” olarak suçlanıp cezalandırılıyor. İktidarın saldırı politikalarına ve sömürü düzenine karşı her geçen gün daha da büyüyen öfke ve tepkiyi denetim altına alıp ezmek için faşist baskı ve zorbalıkta sınır tanınmıyor.
Savaşa ve saldırganlığa “dur” diyelim!
Emperyalistlerin çıkarları uğruna halklar katledilmeye devam ediyor. Eğitime, sağlığa ve diğer kamu hizmetlerine ayrılması gereken bütçe savaş politikaları için kullanılıyor. Ukrayna savaşı üçüncü yılını geride bıraktı. Soykırıma uğrayan Filistin halkı sürgün tehdidiyle yaşamaya devam ediyor. Yanı başımızda, Suriye’de çeteler Alevileri katlediyor. Kürt halkının kazanımları yok edilmek isteniyor.
Tüm coğrafyalarda savaş politikalarının en büyük yıkımını başta çocuklar ve kadınlar olmak üzere işçi sınıfı ve ezilen halklar yaşıyor.
1 Mayıs’a hazırlanalım!
1 Mayıs’a kalan kısa zamanı işçi sınıfı ve emekçilerin sermaye sınıfı ve siyasal iktidar karşısında birliğini güçlendirdiği bir süreç olarak örgütlemek için harekete geçmeliyiz. Krizin faturası, faşist baskı ve zorbalık, savaş ve saldırganlık karşısında “işçilerin birliği, halkların kardeşliği” bakışıyla mücadeleyi büyütmeliyiz. Bu doğrultuda işçi ve emekçilerin ilerici ve devrimci güçlerle yan yana gelmeleri, birleşip kenetlenerek, gerici-faşist iktidarın güçlü bir 1 Mayıs’ı engelleme ve sendikal bürokrasinin oyalama çabalarını bertaraf etmeleri büyük bir önem taşıyor.
Zaman birleşik, kitlesel, militan bir 1 Mayıs için seferber olma zamanıdır!