İşçi ve emekçi kadınlar karşı karşıya kaldıkları ayrımcılığa, çifte baskı ve sömürüye karşı mücadele ediyorlar. Bu mücadelenin nasıl verilmesi gerektiği ve önceliklerinin belirlenmesi, sorunun gerçek ve kalıcı çözümü doğrultusunda mesafe alabilmek için önem taşıyor. Bunun için öncelikle sorunun kaynağının doğru tespit edilmesi gerekiyor.
Özel mülkiyetin ortaya çıkışı kadını ikinci cins konumuna düşürmüş, kapitalizm onun bu konumunu kendi ihtiyaçları çerçevesinde beslemiş, kadın sorununa yeni boyutlar kazandırmıştır. Bu nedenle kadın sorununun gerçek ve kalıcı çözümü, bugün ona kaynaklık eden kapitalist sömürü düzeninin son bulması, özel mülkiyetin ortadan kaldırılmasıyla mümkün olacaktır.
Diğer yandan işçi ve emekçi kadınların toplumsal hayata özgürce katılmalarının, dolayısıyla mücadelede öne çıkmalarının önünde bir dizi engel bulunmaktadır. Kapitalizmin kâra dayalı işleyişi ev işlerinin, çocuk, hasta, yaşlı ve engelli bakımının toplumsal kurumsallaşmalar yoluyla çözülmesini engellemektedir. Bu sorumlulukların kadınların görevi olarak görülmesini sağlayan ataerkil ideoloji aracılığıyla kadının ikinci cins konumu beslenmektedir.
Bunun karşısında kadının özgürleşmesinin önünü açacak, bugünden temel mücadele alanları olarak ele alınması gereken başlıklar şöyle sıralanabilir:
* Kadın üretime ve sosyal-kültürel yaşama engelsizce katılabilmelidir
Kapitalizm kadınları ucuz işgücü olarak görmekte ve üretim alanlarına çekmektedir. Ancak özellikle kriz dönemlerinde ilk kapının önüne konulanlar onlar olmaktadır. Diğer yandan çocuk, hasta, yaşlı, engelli bakımı sebebiyle pek çok kadın çalışma imkânı bulamamaktadır. Böylece dört duvar arasına hapsolan kadınlar toplumsal, siyasal ve kültürel yaşamın dışına itilmektedir.
* Ev işleri toplumsal kurumsallaşmalar yoluyla çözülmelidir
Ev işlerinin en aza indirilmesi kadının özgürleşmesinin önkoşullarından birisidir. Burada çözüm ev işlerinin erkeklerle paylaşılmasına sıkıştırılmamalı, ücretsiz ve nitelikli ortak mutfaklar, yemekhaneler, dikimevleri, onarım atölyeleri gibi kurumsallaşmalar yoluyla kollektif şekilde çözülmesi sağlanmalıdır.
* Çocuk bakımı toplumsal bir sorumluluk olmalıdır
Çocuk bakımı ve yetiştirilmesinin toplumsal bir sorun olarak ele alınması, ücretsiz ve nitelikli anaokulları, kreş, çocuk yuvası gibi kurumsallaşmalar yoluyla çözülmesi, çocuk bakımını kadınları eve bağlayan bir faktör olmaktan çıkartacaktır.
* Yaşlı, hasta ve engelli bakımı toplumsal hizmet kapsamına alınmalıdır
Kadınların toplumsal hayata katılmasını engelleyen hasta, yaşlı ve engelli bakımı da ücretsiz ve nitelikli bir şekilde sağlık kurumları ve bakım evleri aracılığıyla çözülmelidir.
* Ataerkil ideoloji ve kültüre karşı sistematik mücadele
Kadın-erkek eşitsizliğini meşrulaştıran, kadını ikinci cins olarak gören her türlü gelenek-görenek ve gerici ideolojiye karşı sistematik ve kararlı bir mücadele yürütülmelidir.
Toplumsal kurumsallaşmalar yoluyla kadının ikinci cins konumunu besleyen bir dizi sorun ortadan kalkacaktır. Ancak kapitalizmin kâra dayalı işleyişine ters düştüğü için bu kazanımlar dişe diş mücadelelerle elde edilebilecektir. Kalıcı hale gelmesi ise ancak kadın sorununun gerçek ve kalıcı çözümünün önünü açacak olan sosyalizmle mümkün olacaktır.