“Kadınlar işçi sınıfının bir parçası olarak sınıf kavgasında en önde yer almalı, tüm güçleriyle devrimci bir sınıf hareketinin gelişmesi için mücadele etmelidirler.”
İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs geride kaldı. Kadınlar tıpkı 25 Kasımlar’da, 8 Martlar’da ve İstanbul Sözleşmesi’nin gaspına karşı eylemlerde olduğu gibi tüm coşkularıyla 1 Mayıs alanlarındaydılar. Pek çok kortejde işçi, emekçi ve genç kadınların ağırlığı vardı. Karşı karşıya kaldıkları çifte sömürüye, baskıya, tacize, mobbinge, kadına yönelik şiddete, hak gasplarına duydukları öfke 1 Mayıs alanında attıkları sloganlara da yansıdı.
İşçi, emekçi ve genç kadınlar tüm coşkuları ile 1 Mayıs alanlarını doldururken, onların eşitlik, özgürlük ve gelecek taleplerinin 1 Mayıs kürsülerine yansıdığını söylemek ise zor. 1 Mayıs kürsülerinde bir kez daha sendika ağaları boy gösterdiler. Bu 1 Mayıs seçim sürecine denk geldiği için kürsülerden mücadeleyi seçim sandıklarına sıkıştıran konuşmalar gerçekleştirildi. İşçilerin, emekçilerin, gençlerin, kadınların karşı karşıya kaldıkları sorunların çözüm anahtarının seçimde olduğu, 14 Mayıs sonrasında pek çok şeyin değişeceği masalları anlatıldı. Sadece kürsüye değil pek çok korteje de bu söylemler hakimdi.
AKP iktidarının dümeninde olduğu ölüm ve sömürü düzeninin işçi, emekçi ve genç kadınlara hiçbir gelecek sunmadığı ortadadır. Ama düzenin sandıklarının kadınların temel sorunlarını çözme gücü bulunmadığı da temel bir gerçektir. İşçi, emekçi ve genç kadınların eşitlik, özgürlük ve gelecek talepleri seçim sandıklarını aşmaktadır. Hem 1 Mayıs alanına hem de seçim sürecine hakim olan parlamentarist bakış açısını aşarak, gerçek ve kalıcı çözüme gidecek yolu açacak güç ise sadece mücadeledir.
Kadınlar işçi sınıfının bir parçası olarak sınıf kavgasında en önde yer almalı, tüm güçleriyle devrimci bir sınıf hareketinin gelişmesi için mücadele etmelidirler. İşçi ve emekçi kadınların yaşamın tüm alanlarında karşı karşıya kaldıkları sorunlara, baskı ve ayrımcılığa karşı talepleri tüm işçi sınıfının talepleri olarak değerlendirilmeli, ortak bir mücadele hattı oluşturulabilmelidir. Bu bakış açısıyla hem sermaye düzeninden hem de onların maşaları haline gelen sendika bürokratlarından hesap sorulmalıdır. 1 Mayıs’ın tarihsel ve sınıfsal özünü görmezden gelenlerden, içini boşaltanlardan ancak böyle kurtulabiliriz. 1 Mayıslar’ı işçi ve emekçi kadınların meşru ve militan mücadelesinin, taleplerinin ve gerçek çözüm yolunun yansıdığı alanlara ancak böyle dönüştürülebiliriz.