“Zamanında emperyalist kapitalizmin ideologları kapitalizmin sürdürülebilir tek sistem olduğunu ve mutlak zaferini ilan etmişlerdi. Oysa Rusya-Ukrayna savaşı ile birlikte yaşananlar bir kez daha gösterdi ki, kapitalizmin sürdürülebilirliği ancak savaşlar sayesinde, yani insanlığın topyekûn yıkımı ile mümkündür.”
24 Şubat 2022’de başlayan Rusya-Ukrayna savaşı iki yılı geride bıraktı. İlk günlerde Rusya’nın Ukrayna’yı birkaç gün içinde dize getireceği ortak bir kanı gibi görünse de Batı emperyalizminin Ukrayna’ya verdiği destek ile birlikte savaş iki yıldır ortaya çıkardığı tüm yıkımla birlikte devam ediyor.
BM raporlarına göre savaş nedeniyle bugüne kadar 10 bini aşkın sivil hayatını kaybetti. Ölen asker sayısı konusunda ise her iki taraf da gerçek bilgileri vermekten kaçıyor, spekülasyona sarılıyor. Ancak en iyimser tahminlerle bile hayatını kaybeden asker sayısı 100 binin üzerinde. Bunun yanında savaş boyunca 1500’ün üzerinde sağlık tesisi, 1600 okul ve 400 civarında köprü yerle bir edildi. Sadece bu rakamlar bile savaşın yarattığı tahribatı ortaya sermeye yetiyor. Ve görünen o ki savaşın yol açtığı çok yönlü yıkım daha da büyüyerek devam edecek. BM verilerine göre 2024 yılında yaklaşık 15 milyon Ukraynalının insani yardıma muhtaç hale düşmesi bekleniyor.
Savaşın yıkımını en ağır şekilde Ukrayna halkı yaşasa da faturasını ödeyen tüm dünya halkları oldu. Savaş politikaları ile baskı uygulamalarını derinleştiren emperyalist devletler bütçelerindeki silahlanma harcamalarını da artırdılar. Böylece kemeri bir kez daha emekçilerin boğazında sıktılar. Pandeminin 1929 bunalımından daha büyük bir ekonomik fatura çıkardığını söyleyenler, enerji kaynaklarının ve dünyanın tahıl ambarının orta yerinde kışkırttıkları savaşın ekonomik faturasını ise görmezden geliyorlar.
Savaş politikalarının kazananı ise bir kez daha emperyalist devletler ve tekeller oldu. Rusya’da son iki yılda Putin’in politikalarını onaylamayan 13 oligark şüpheli şekilde “öldü” ve Putin iktidarını daha da sağlamlaştırdı. Savaş nedeniyle uygulanan ambargolar yüzünden çökeceği iddia edilen Rusya ekonomisi ise geçtiğimiz yıl yüzde 3,5 büyüdü. Bu büyümede aslan payını alan ise doğal olarak silah sektörü oldu. ABD merkezli batılı emperyalistler de savaş boyunca kazanmaya devam ettiler. Rusya ile açıktan karşı karşıya gelmek konusunda temkinli olan bu akbaba sürüleri, besledikleri silah tekellerine milyarlarca dolarlık pazar alanı açtılar.
Emperyalist kapitalizmin bu savaşta tuttuğu tek tarafın kendi kârı ve çıkarı olduğunu ortaya seren en çarpıcı örnek ise ArcelorMittal tekeli oldu. İngiltere’nin en zengin ailelerinden olan Mittal ailesine ait ArcelorMittal, Ukrayna’nın en büyük çelik fabrikası. Savaşın başladığı günden beri Ukrayna’ya destek nutukları atsa da geçtiğimiz günlerde Mittal ailesinin ortağı olduğu Hindistanlı bir petrol rafinerisinin Rusya’dan milyarlarca dolar değerinde petrol satın aldığı ortaya çıktı.
Emperyalist tekeller bir yandan timsah gözyaşları döküp Rusya ile ticaret yapan şirketleri ambargo listesine eklediklerine ilişkin açıklamaları yapıyorlar. Öte yandan da büyük tekelleriyle böyle suyun çevresinde dolaşıp milyar dolarları kendi kasalarına aktarmaya devam ediyorlar.
Zamanında emperyalist kapitalizmin ideologları kapitalizmin sürdürülebilir tek sistem olduğunu ve mutlak zaferini ilan etmişlerdi. Oysa Rusya-Ukrayna savaşı ile birlikte yaşananlar bir kez daha gösterdi ki, kapitalizmin sürdürülebilirliği ancak savaşlar sayesinde, yani insanlığın topyekûn yıkımı ile mümkündür.