Servet bir yanda, sefalet bir yanda…

Bu ülkenin üreten elleri olarak, alın terimizin karşılığını talep etmedikçe bu düzen değişmeyecek. Onların saltanatı bizim sessizliğimizle sürüyor; biz sustukça onlar büyüyor. Artık sesimizi birleştirme, hakkımız olanı söke söke alma zamanı…

Ülkenin gazetelerinde “milli gelir artışı” manşetleri var. Cumhurbaşkanı Erdoğan, milli gelirin 1 trilyon doları aştığını ilan ediyor. Sarayın penceresinden bakınca, ülke büyüyor; halk safahat içinde yaşıyor. Ama bizim soframızda ekmek küçülüyor, cüzdanlarımızdaki boşluk büyüyor.

Koç Holding, yılın ilk 6 ayında 1,2 trilyon TL hasılat elde ettiğini açıkladı. Peki, bunun karşılığında ödediği kurumlar vergisi ne kadar? Sadece 15,3 milyar TL. Ödenen kurumlar vergisinin gelire oranı sadece yüzde 1,3 tekabül ediyor. Yani devasa kârların yanında, kamuya bıraktığı pay bir damla bile değil.

Oysa biz işçilere reva görülen sefalet ücretlerinden çok büyük oranlarda vergiler kesiliyor. Aldığımız ücretler daha 3. Ayı görmeden vergi soygunuyla kuşa çevriliyor. Yani Koç ve benzeri dev holdingler her geçen gün zenginliklerine zenginlik katarken, milyonlarca emekçi vergi, kira, gıda ve fatura yükü altında eziliyor.

Bu tabloda asıl önemli olan, büyümenin olup olmadığı değil, bu büyümeden işçilerin payına ne düştüğüdür. Bizim payımıza düşen “sabır” nasihatleri, düşük ücretler ve sürekli artan yaşam maliyetleridir. Yaşanılan, kimi için 6 ayda 1,2 trilyonluk kazanç; kimi için ise ayın ortasını getirememe telaşıdır. İşte “büyüyen Türkiye”nin gerçeği: Bir yanda saray sofraları, holding kârları; diğer yanda mutfağında tencere kaynamayan milyonlar.

Bu uçurum kapatılmadıkça, milli gelir rakamları yalnızca servet sahiplerinin lüks yaşamına hizmet edecek. Bizim ekmeğimiz küçülürken onların kasaları doluyorsa, bu büyüme değil; bu, açıkça emekçiden çalınan gelecektir.

O yüzden biz, hakkımız olanı almak için yan yana durmak zorundayız. Bu ülkenin üreten elleri olarak, alın terimizin karşılığını talep etmedikçe bu düzen değişmeyecek. Onların saltanatı bizim sessizliğimizle sürüyor; biz sustukça onlar büyüyor. Artık sesimizi birleştirme, hakkımız olanı söke söke alma zamanı…