Petrokimya işkolunda birçok fabrikada toplu sözleşme görüşmeleri başlıyor. İşçi sınıfı ve emekçilerin alım gücünün düştüğü, hayat pahalılığının işçileri yoksulluk sınırının altına ittiği bir aşamada başlayan bu süreç çok önemli. Açıklanan asgari ücretin açlık sınırına yakın olduğu düşünüldüğünde, kapitalistlerin petrokimya işçisine de sefalet ücretlerini dayatacakları açık.
Petkim, Star Rafineri, Ravago, TPI, DYO, Standart Profil, Gübretaş, Recticel, Novartis, Durden, Elba Bant, Plascam, Pasell, MKE, Nedex, Basf, Soda Krom, Toros Tarım… Petrol-İş Sendikası’nda örgütlü olan, İstanbul, İzmir, Gebze, Mersin, Kocaeli ve Manisa’da bulunan bu fabrikalarda binlerce işçi çalışıyor.
Petrokimya işkolu büyük oranda ihracat üzerine çalışıyor. Bu yüzden ekonomik krizde kapitalistler daha da zenginleşti. Hemen hepsi büyük oranlara varan karlar açıkladılar. İşçilerin alım gücü yıl boyunca geriledi. Neredeyse tüm işletmelerde sağlıksız çalışma koşulları yüzünden meslek hastalıkları çok yaygın. Kapitalistlerin kâr hırsı yüzünden üretim baskısı ve mobbing sürekli artıyor. Geçtiğimiz dönem yapılan sözleşmelerde nispi olarak yüksek görünen zam oranları yükselen enflasyon karşısında hızla eridi. Bu nedenle bazı fabrikalarda ek zam talebiyle eylemlilikler gerçekleşti. Bunların en önemlisi kararlı bir mücadeleyle tüm taleplerini kazanan TPI direnişiydi. Fabrikaların çoğunda ise örgütlülük düzeyi ve mücadele kararlılığındaki zayıflık yüzünden eylemli süreçler yaşanmadı.
Sendika bürokratları işçilerin beklenti ve taleplerini “sözleşme süreci yakın” diyerek geçiştirmeyi, tepkileri pasifize etmeyi büyük oranda başardılar. Ama artık sözleşme süreci geldi çattı. Petrokimya işçisinin sözleşme sürecinden beklentisi, ücretlerin insanca yaşamaya yetecek bir düzeye çekilmesidir. Mevcut koşullarda bunun ancak dişe diş bir mücadeleyle sağlanabileceği açık. Bu yüzden süreç hiçbir şekilde sendika bürokratlarının inisiyatifine bırakılmamalıdır. Bugünden grev komiteleri kurulmalı, sendika bürokratlarının manevralarına, siyasal iktidarın müdahalelerine hazırlıklı olunmalıdır.
Ne yapmalı, nasıl yapmalı?
Öncelikle sözleşme süreçlerine ilgisizlik ve işleri sendikacılara bırakma eğilimi terk edilmelidir. Her fabrikada TİS-grev komiteleri bugünden kurulmalı, yapılacak işyeri toplantıları ile eylem programları oluşturulmalıdır. En büyük gücümüz üretimden gelen gücümüzdür. Kazanmanın yolu buradan geçmektedir. Sermaye iktidarının grev yasağı ve benzeri uygulamalarının kabul edilmeyeceği bugünden açıklanmalıdır. Bekaert işçilerinin grev yasağı karşısındaki tutumu örnek alınmalıdır. Sermaye düzeninin yasaları değil, taleplerimizin ve mücadelemizin meşruluğu üzerinden hareket edilmelidir. Taleplerimizden ve yan yana mücadele ettiğimiz işçi arkadaşlarımızdan vazgeçmediğimizde kazanabileceğimizi TPİ’de hep birlikte gördük. Bu açıdan net bir hat oluşturulmalı, işten atma saldırılarına karşı “arkadaşım yoksa üretim de yok” ilkesi benimsenmelidir.
Sermayenin çıkar ve istemlerini her şeyin üstünde tuttuğunu asgari ücreti belirleme sürecinde bir kez daha ortaya koyan AKP iktidarının, grevleri yasaklama yoluna gideceği neredeyse kesin gibidir. Dolayısıyla fiili-meşru mücadele hattında ısrar, işçi sınıfının kazanmasında ısrar demektir.