Köleliğe atılan adım: Marshall Planı

Bugüne uzanan selefleriyle düzen siyasetinin aktörleri ABD emperyalizmine köleliğin ortak mimarlarıdır. Bu kölelik o günden bugüne her siyasal iktidar tarafından sürdürülmüş, ABD emperyalizminin siyasal, ekonomik ve askeri hakimiyeti güçlenerek devam etmiştir.

İkinci Dünya Savaşı insanlık tarihinde gelmiş geçmiş en büyük yıkıma sahne oldu. Savaşın yarattığı yıkım insani kayıpların yanı sıra geriye harabe haline gelmiş bir Avrupa bıraktı. İkinci Dünya Savaşı’nın ortaya çıkardığı bu tablo, ABD’nin bugünlere kadar uzanan dünya egemenliğini kurmasında önemli bir rol oynadı. Bu hedefi hayata geçirme doğrultusunda attığı en önemli adımlardan biri ise Marshall Planı oldu.

İlk kez 1947 yılının Haziran ayında duyurulan Marshall Planı öncesinde de ABD çeşitli Avrupa ülkelerine 15 milyar dolar civarında “yardım” yapmıştı. Yine aynı yıl “Truman Doktrini” çerçevesinde Türkiye ve Yunanistan’a askeri yardım vermişti.
Ancak bu yardımlar, bu savaşta büyük bedeller ödeyerek Nazizmi ezen Sovyetler Birliği’nin kazandığı prestiji etkisizleştirmeye yetmemişti. Kapitalist sistemin efendileri için sosyalizm Avrupa’nın ortasında bir tehdit olarak varlığını sürdürüyordu. Marshall Planı, bu tehdide karşı bir hamle olarak, ama onu da içerecek şekilde ABD’nin kapitalist dünya ekonomisine hakimiyetinin temellerini atmak için devreye sokuldu.

Bu plan çerçevesinde aralarında Türkiye’nin de olduğu 16 ülkeye 4 yıl içinde 16 milyar doları aşan “yardım”lar yapıldı. Bu yardımlar paranın nerede kullanıldığının denetlenmesi ve büyük oranda yine ABD’den ithal edilecek ürünlerde kullanılması şartına bağlanmıştı. Yani ABD, ancak geçici etkisi olacak yardımlarla çok daha uzun süreli bir bağımlılık ilişkisinin kurulmasını amaçlıyordu.

Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’na katılmadığı ve risk oluşturacak düzeyde bir döviz açığı olmadığı halde plana dahil edildi. Bunun asıl nedeninin “Sovyet tehlikesi” olduğu açıktır.,

Türkiye plana dahil olurken, sanayi üretiminde ithalatçı konumu ve Avrupa’nın tahıl ve maden deposu olma “görev”ini kabul etmiştir. Dolayısıyla Marshall Planı Türkiye’nin emperyalizme bağımlılığı açısından önemli bir dönüm noktasıdır.

Marshall Planı ile ekonomik ilişkiler temelinde atılan bu bağımlılık adımı, 1952 yılında NATO üyeliği ile daha ileriye taşındı. Böylece Türkiye halklarına ve Türkiye üzerinden Ortadoğu halklarına kan kusturan Amerikancı çizgi tartışmasız egemenliğini ilan etti.
Marshall Planı tek parti iktidarı döneminde İsmet İnönü tarafından imzalanırken, NATO üyeliği Adnan Menderes döneminde gerçekleşmiştir. Bugüne uzanan selefleriyle düzen siyasetinin aktörleri ABD emperyalizmine köleliğin ortak mimarlarıdır. Bu kölelik o günden bugüne her siyasal iktidar tarafından sürdürülmüş, ABD emperyalizminin siyasal, ekonomik ve askeri hakimiyeti güçlenerek devam etmiştir.