29 yıl, 1000 Cumartesi ve Cumartesi Anneleri…

“Hiç şüphe yok ki Cumartesi Anneleri bu ülkedeki adalet arayışının, zulme ve faşizme boyun eğmemenin en önemli simgelerinden biridir. İşçi sınıfı ve emekçilere düşen annelerin bu mücadelesine destek sunmak, onların yükselttiği “Kayıpların akıbeti açıklansın!”, “Kaybedenler yargılansın!” çığlığına sahip çıkmaktır.”

Gözaltında kaybettikleri yakınlarının kemiklerinin, mezarlarının nerede olduğunu dahi bilmeyenlerin mücadelesi tüm baskı ve yasaklamalara rağmen devam ediyor. Cumartesi Anneleri, 25 Mayıs’ta 1000. Cumartesi eylemini gerçekleştirecek.

Toplumsal hareket ne zaman yükselse sermaye düzeni bu hareketliliği kırmak, dağıtmak için zor yoluna başvurur. Kimi zaman gazı ve copuyla, kimi zaman gözaltı ve tutuklama saldırısıyla, kimi zaman işkence ve toplu katliamla mücadeleyi bastırmaya çalışır. Sermaye düzeni, eşitsizliğe olan öfkeyi gölgelemek, asıl gündemi saptırmak için etnik ve mezhepsel ayrılıkları, ırkçılığı devreye sokar. Mücadeleyi ve örgütlülüğü dağıtmak için en önde saf tutanlara karşı kıyım çağrısı yapar.

Cumartesi Anneleri’nin hikayesi de böyle başladı. ‘90’lı yıllarda sosyal yıkım saldırılarına karşı yükselen sınıf ve kitle hareketi fabrikalardan yoksul mahallelere taşındı. 12 Mart 1995’te Gazi Mahallesi’nde sermayenin bekçilerinin bir kahveye ateş açması sonucu bölgenin ileri gelenlerinden bir Alevi dedesi katledildi. Mahalle halkı ve devrimciler saldırıya karşı eylemler gerçekleştirdiler. Tepki tüm ülkede eylemler ve direnişlere dönüştü. Kolluk güçlerinin azgınca saldırısı sonucu 22 kişi katledildi. Onlarca insan işkenceyle gözaltına alındı.

Türkiye tarihine Gazi Direnişi olarak geçen bu eylemlerde gözaltına alınan ve 58 gün boyunca haber alınamayan Hasan Ocak Kimsesizler Mezarlığı’nda bulundu. Böylelikle 27 Mayıs 1995’te kayıplara karşı ilk oturma eylemi Galatasaray Lisesi önünde başladı.

Arjantin’de 30 Nisan 1977’de askeri diktatörlük tarafından kaçırılan, nereye götürüldükleri bilinmeyen ve işkencede katledilen çocuklarını arayan annelerden esinlendiler. Buenos Aires’in Mayo Meydanı’nda başlarına gözaltında kaybedilen çocuklarının isimlerinin işlendiği beyaz başörtülerle yürüyen anneler, ülkemizde Cumartesi Anneleri’nin, daha sonra Meksika’da annelerin esin kaynağı oldular.

Kayıp yakınlarının mücadelesi büyüdü. 1995’ten bu yana her cumartesi Galatasaray Lisesi önünde buluşan kayıp yakınları ve ilerici güçler, tüm saldırı ve yasaklamalara karşı 29 yıldır eylemlerini sürdürüyorlar.

Geçen onca zamana rağmen bu topraklar hâlâ baskı, şiddet ve katliamlara tanıklık ediyor. Gezi’de, Ankara Gar’da, hapishanelerde, meydanlarda, grev alanlarında baskı ve şiddet son bulmadı. İnsanca bir yaşam, eşitlik ve özgürlük isteyenler hep zorbalıkla yüz yüze kaldı. 25 Mayıs’ta Cumartesi Anneleri 1000. kez, gözaltılara, baskılara ve işkencelere rağmen terk etmedikleri Galatasaray Meydanı’nda olacaklar. Bir kez daha baskı ve zulme boyun eğmediklerini göstererek “Çocuklarımız nerede?” diye soracaklar.

Hiç şüphe yok ki Cumartesi Anneleri bu ülkedeki adalet arayışının, zulme ve faşizme boyun eğmemenin en önemli simgelerinden biridir. İşçi sınıfı ve emekçilere düşen annelerin bu mücadelesine destek sunmak, onların yükselttiği “Kayıpların akıbeti açıklansın!”, “Kaybedenler yargılansın!” çığlığına sahip çıkmaktır.