Bir avuç sermayedarın düzeni olan kapitalist düzeni ve bu düzenin ayakta kalması için varolan devlet gerçeğini iliklerimize kadar hissediyoruz her bir afette.
“Devlet nerede?” sorusunun cevabı ise bir başka soruda saklı: Bu devlet kimin devleti. İşlevi ne?
Depremler, seller, yangınlar birbirini izliyor. Sadece doğal yıkım değil bunlar. Yaşanılan her afet insan eliyle bir felakete çevriliyor bu düzende. Doğayla inatlaşan, para ve kâr odaklı kapitalist düzenin sonucu bu durum.
Doğal afetlerin etkisi artık en aza indirilebilecekken, afetin insan eliyle felaketler yaratmasının sonuçlarını yaşıyoruz. Hem de her seferinde “kaderimize” terk edilerek…
Deprem oluyor, kâğıt gibi yıkılan evleri izliyoruz, feryat eden insanları görüyoruz. Acı bir haykırışla “Devlet nerede?” diyorlar…
Sel oluyor, insana-doğaya can veren su önüne kattığı her şeyi alıp götürüyor. Yine aynı haykırış: “Devlet nerede?”
Yangın çıkıyor ya da çıkartılıyor, ormanlar/tarlalar günlerce yanıyor, ne kadar canlı varsa kül oluyor. Tek bir soru geliyor insanların aklına: “Devlet nerede?”
Yangın söndürülsün, göçük altında kalmış canlar kurtarılsın, evsiz kalanların başına bir dam inşa edilsin diye bekleniyor devlet.
Afetler bitiyor, yıkımın tüm gerçekliği gün yüzüne çıkıyor, yeniden hayatlarını kurmak için insanlar bir kez daha soruyor; “Devlet nerede?”
Ne kadar çok yaşadık, gördük, duyduk bu soruyu. Hâlâ da duyuyoruz.
Bir avuç sermayedarın düzeni olan kapitalist düzeni ve bu düzenin ayakta kalması için varolan devlet gerçeğini iliklerimize kadar hissediyoruz her bir afette.
“Devlet nerede?” sorusunun cevabı ise bir başka soruda saklı: Bu devlet kimin devleti. İşlevi ne?
Devlet bu düzeni koruyor! Holdinglerin kâr oranlarını güvenceye almaya çalışıyor. Hakkını arayan işçinin karşısına dikiliyor. İşçinin grevini yasaklıyor, topladığı vergileri şirketlere hibe ediyor. Afet olunca para karşılığı ev yapım işine giriyor. Yanan/yakılan ormanlara otel yapım ihaleleri açıyor; emperyalist şirketlere toprağımızı veriyor, maden diye doğayı katlediyor.
Bir de devleti yönetenlerin lüks ve şatafat içinde yaşamalarını sağlıyor.
Depremde yok, selde yok, yangında yok… Ama toplumun tepesinde sallanan sopa olarak her daim iş başında.
İşçiler, emekçiler birleşip kendi düzenleri olan sosyalizmi kurana dek sopa tepemizde sallanmaya devam edecek. Ve her afet bir felakete dönüşmeye devam edecek.