Sermaye sınıfı ekonomik krizin faturasını biz işçi ve emekçilerin omuzlarına yıkmak konusunda büyük bir kararlılık sergiliyor. Her geçen gün ağırlaşan koşullar karşısında insanca bir yaşam için tek seçeneğimiz var: Bu azgın sömürü düzenine karşı birleşik örgütlü mücadeleyi yükseltmek! Ancak böylece kapsamlı saldırıları püskürtebilir ve geleceğimizi kazanabiliriz.
AKP iktidarının önümüzdeki üç yıla dair ekonomi programının çerçevesini oluşturan Orta Vadeli Program (OVP) geçtiğimiz günlerde kabul edildi. Her yıl güncellenmesine rağmen geçtiğimiz yıl yayınlanan programın neredeyse aynısı.
Mehmet Şimşek eliyle uygulanan “IMF’siz IMF programı”nın özünü oluşturan OVP’de bu yıl da enflasyonun düşürülmesi, büyümenin sağlanması ve cari açığın azaltılması hedefleri yer alıyor. Ancak program tanıtımındaki süslü sözlere rağmen ortada sadece ekonomide derinleşen kriz gerçeği var. Öyle ki, her yıl ortaya konulan programların hiçbirinde hedefler tutmamış ve geçtiğimiz yıl belirlenen hedefler de geriye çekilmiş durumda. Örneğin geçen yıl 2025 enflasyonu için hedef 17,52 iken 28,5’e, 2026 yılı için ise hedef yüzde 9 iken şimdi 16’ya yükseltildi. 2025 için büyüme hedefi yüzde 4’ten yüzde 3,3’e, 2026 hedefi ise 4,5’ten 3,8’e çekildi. Öte yandan, 2025 için yıllık kişi başı milli gelirin 17 bin dolar seviyesine yaklaştığı, program sonunda ise bunun 21 dolara çıkacağı iddia edildi.
Anlatılan “başarı” hikayelerine rağmen işçi ve emekçiler olarak büyük bir yıkım yaşıyoruz. Asgari ücrete yapılan kırıntı düzeydeki zam ile tüm sözleşme süreçlerinde dayatılan sefalet zammının ardından “milli gelirin 17 bin dolar seviyesine yaklaşması” tam bir aldatmacadır. Böylece servet-sefalet uçurumunun her geçen gün derinleştiği gerçeğinin üzeri örtülmek isteniyor.
Programın içeriğine bakıldığında, işçi sınıfına dönük saldırıların artarak devam edeceği görülmektedir. “Sıkı para politikası” sürerken, “yapısal reformlar” da adım adım uygulanacaktır.
Son yıllarda uygulanan “sıkı para politikası”nın işçi ve emekçiler için ne anlama geldiği yeterince açıktır. Enflasyonu düşürmek adına ücretlerin baskılanması, milyonlarca işçinin sefalet ücretlerine mahkûm edilmesidir.
Geçtiğimiz yıl OVP’de yer alan ve bu yıl da güncellenen “yapısal reformlar” ise üç başlıktan oluşmaktadır. Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES), esnek çalışmanın yaygınlaşması ve çocuk emeği sömürüsünün derinleşmesi…
Önümüzdeki yılın ortasında hayata geçirilmesi planlanan TES ile tüm işçi ücretlerinden “zorunlu” yüzde 3’lük bir kesinti öngörülüyor. On yıl boyunca işçilerden prim kesilmesi, oluşturulan fonla sermayeye kaynak aktarılması, beraberinde kıdem tazminatının gasp edilmesi hedefleniyor.
Öte yandan “yeni nesil” çalışma sistemi adı altında, “güvenceli esneklik” sosuyla esnek çalışmanın genel bir çalışma rejimi haline getirilmesi planlanıyor.
AKP iktidarı kapitalistlerin talep ve ihtiyaçları doğrultusunda çocuk emeğine göz dikmiş durumda. MESEM’ler yaygınlaşırken, meslek okullarının ortaokullara kadar inmesi, kampüs okulları projesi vb. adımlar atıldı. OVP’de yer alan “mesleki ve teknik eğitim müfredatında özel sektörle iş birliği” hedefi de, eğitimin sermaye sınıfının genç iş gücü ihtiyaçları çerçevesinde şekillendirilmesi anlamına geliyor.
Özetle OVP’de bir bütün olarak, yerli ve yabancı sermayenin çıkarları uğruna ücretli emek sömürüsünün artması, ülkenin ucuz işgücü cenneti haline gelmesi, işçi sınıfının kazanılmış haklarının daha da tırpanlanması hedefleniyor.
Sermaye sınıfı ekonomik krizin faturasını biz işçi ve emekçilerin omuzlarına yıkmak konusunda büyük bir kararlılık sergiliyor. Her geçen gün ağırlaşan koşullar karşısında insanca bir yaşam için tek seçeneğimiz var: Bu azgın sömürü düzenine karşı birleşik örgütlü mücadeleyi yükseltmek! Ancak böylece kapsamlı saldırıları püskürtebilir ve geleceğimizi kazanabiliriz.