Çalışma hakkı ve iş güvencesi temel bir insan hakkıdır ve emek ile sermaye arasında dişe diş bir mücadelenin gündemidir. Kendi yarattıkları kriz koşullarında kârlarından üç kuruş azalma yaşanmaması için gündeme getirdikleri işten atma saldırıları hangi gerekçeyle olursa olsun kabul edilemez. Bu yüzden işçi sınıfı işten atma saldırılarına karşı fabrika fabrika direnmeli ve krizin faturasını işçi sınıfının üzerine yıkmanın araçlarından biri olan bu saldırıya karşı “işten atmaların yasaklanması” talebiyle ortak bir mücadele yürütmelidir.
“Ekonomi büyüyor”, “milli gelir artıyor” yaygaraları eşliğinde geniş kitlelerin yoksulluğu ve sefaleti derinleşiyor. Sarayın ekonomi programıyla uyguladığı saldırılar çalışma ve yaşam koşullarını yıkıma uğratırken, “büyüyen ekonominin” kaymağını bir kez daha kapitalistler yiyor. Ekonomik-sosyal yıkıma şu sıralar yaygınlaşan işten atma saldırıları eklenmiş durumda. “Daralma”, “üretimin azalması” vb. gerekçelerle hemen her iş kolunda kitlesel işten atmalar yaşanıyor. Tekstil iş kolunda bir süredir, daha ucuz işçilik için sermayedarların Mısır gibi ülkelere yöneldiği, bir yılda yaklaşık 120 bin işçinin işten atıldığı ifade ediliyor. İşten atmaların önemli bir kısmı kıdem ve ihbar tazminatları gasp edilerek yapılıyor.
Metal ve petrokimya iş kollarında ise bu saldırı daha çok eski işçilerin işten atılması ve daha düşük ücretlerle yeni işçilerin işe alınması olarak yaşanıyor. Sendikalı-sendikasız ayrımı gözetmeksizin gerçekleşen bu saldırılarla ücretler düşürülmeye, kazanılmış haklar ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Sendikalı işyerlerinde işten atmalar sendikanın tasfiye edilmesinin de vesilesi olarak kullanılıyor. Şu sıralar devam eden MESS TİS sürecinde kapitalistler ve yandaş sendikalar işçileri düşük ücretlere rıza etmek için bu tehdidi kullanıyor.
***
İşsizlik kapitalist sömürü düzeninin yapısal sorunlarından biridir. Kapitalizmin anarşik üretim yapısı ve rekabet baskısı düzenli olarak işsizlik sorununa yol açar. Ayrıca kapitalistlerin her an başvurabileceği bir işsizler ordusunun (yedek işgücü ordusu) olması sistem için hayati önemdedir. İşsiz bir kitlenin bulunması ücretleri aşağıya çekmek ve işçileri kötü çalışma koşullarına razı etmek için kapitalistin en önemli dayanaklarından biridir. Bu yüzden işsizlik sorunu kapitalist sistem koşullarında çözülemez.
Kapitalizmin devresel olarak içine girdiği kriz dönemlerinde ise kârlarını korumak isteyen sermayedarların en fazla başvurduğu yöntem daha az sayıda işçi ile daha çok iş yaptırmaktır. Ya da ücretleri düşürmek için kıdemli işçilerden kurtulmaktır. İçinden geçtiğimiz kriz sürecinde işten atmaların her geçen gün yaygınlaşıp artmasının en temel nedeni budur. Elbette kriz ve bunun ürünü olarak sertleşen rekabet bazı işletmelerin kapanmasına yol açmaktadır. Ama bu durumda bile çoğu zaman yaşanan ya sermayedarın daha kârlı bir alana veya ülkeye yatırımlarını kaydırması ya da iflas ilan ederek borçlarını ödemekten kurtulma çabası olmaktadır.
Kapitalistler toplu işçi kıyımıyla kârlarını korumayı, ekonomik ve sosyal hak gasplarını gündeme getirmeyi, çalışma koşullarını ağırlaştırmayı hedefleyen adımlar atıyorlar. Saray iktidarı da bu adımların yolunu düzlüyor.
İşçi sınıfı ve emekçiler krizin çok yönlü faturasını ödemeyi reddetmeli, mücadelesini güçlendirmeli, “İşten atmalar yasaklansın!” şiarı etrafında birleşmelidir.
Bazı işçi arkadaşlarımız bu meseleye “iş yoksa patron ne yapsın” ya da “fabrika patronun, istediği yapar” biçiminde yaklaşabiliyor. Düzen bilincinin yansıması bu tür yaklaşımlar işsizliğin gerçek kaynağının bizzat kapitalist sistemin kendisi olduğu ve kapitalistlerin azgın kâr hırsına dayandığı gerçeğini görmezden gelir. Bu saldırılara karşı mevcut yasaları esas almak da çözüm değildir. Zira yasalar diğer konularda olduğu gibi bu konuda da kapitalistleri korumaktadır.
Çalışma hakkı ve iş güvencesi temel bir insan hakkıdır ve emek ile sermaye arasında dişe diş bir mücadelenin gündemidir. Kendi yarattıkları kriz koşullarında kârlarından üç kuruş azalma yaşanmaması için gündeme getirdikleri işten atma saldırıları hangi gerekçeyle olursa olsun kabul edilemez. Bu yüzden işçi sınıfı işten atma saldırılarına karşı fabrika fabrika direnmeli ve krizin faturasını işçi sınıfının üzerine yıkmanın araçlarından biri olan bu saldırıya karşı “işten atmaların yasaklanması” talebiyle ortak bir mücadele yürütmelidir.