“Ortadan kaldırılmış yoksulluk” istiyoruz!

Onlar açlıktan ölmeyecek düzeyde ücretlerle yönetilebilir bir yoksulluk istiyorlar. Biz ise ortadan kaldırılmış yoksulluk istiyoruz. Yoksulluk sermaye iktidarının lütfedeceği kırıntı zamlar ve “sosyal yardımlar”la ortadan kalkmaz. Yoksulluğun ortadan kaldırılması ancak, yaşamı köleleştirilmiş milyonlarca işçi ve emekçinin sermaye düzenine karşı birleşik mücadelesiyle sağlanabilir.

Geçtiğimiz günlerde AKP iktidarı sözcüleri tarafından 2006 yılında “Vatandaşlık maaşı” uygulamasının başlatılacağı “müjdesi” verildi. “Vatandaşlık maaşı” olarak tabir edilen “Gelir Tamamlayıcı Destek Sistemi”nin ilk önce pilot bölgelerde, 2027’den itibaren ise tüm ülkede hayata geçirileceği ifade edildi. Buna göre asgari ücretin altındaki gelirler, ek ödemelerle asgari ücrete tamamlanacak. Basına yansıyanlara bakılırsa, bu programa çalışmayanlar, düşük ücret alanlar ve emekliler dahil edilecek.

Krizin ağır yükünün emekçilerin belini iyiden iyiye büktüğü bir dönemde, tam da asgari ücret belirlenme sürecinin ön günlerinde “müjde” olarak sunulan bu “yardım” kuşkusuz yeni değil. 12. Kalkınma Planı’nın hedefleri içerisinde ve 2024-2025 Cumhurbaşkanlığı programında yer alan “Vatandaşlık maaşı” programı ısıtılarak yeniden piyasaya sunuluyor.

Son olarak Türkiye’ye dair raporunu hazırlayan IMF’nin “sıkı para politikası” kapsamında ücretlerin önümüzdeki dönemde de baskılanması ve “sosyal yardımlar”ın yapılması “tavsiyesi”nin hemen üzerine bu açıklamaların yapılması da rastlantı değil.

Ekonomik kriz alabildiğine derinleşirken, sermaye iktidarının krize karşı “çözümü” bu faturayı işçi ve emekçinin omuzlarına yüklemek. Asgari ücretin açlık sınırının altında, milyonlarca emekçinin yoksulluk sınırının çok çok gerisinde bir ücretle yaşamaya mahkûm edildiği bir tablo ile yüz yüzeyiz. Bu nedenle seçmen desteği gün geçtikçe azalan AKP iktidarı, ayakta kalabilmek ve bir sonraki seçimleri güvence altına alabilmek için çırpınıyor. Bir yandan baskı politikalarını yoğunlaştırırken, öte yandan ekonomi politikalarına dair algı operasyonlarını sürdürüyor. “Vatandaşlık maaşı” da bunlardan biri…

Öncelikle tüm vatandaşlara “maaş” bağlanıyor algısı yaratılıyor. Ama programa dair yansıyanlara bakıldığında, çok sınırlı bir kesime “maaş” değil cüzi bir miktarda “ödenek” verilmesi planlandığı anlaşılıyor. İkincisi, zaten AKP iktidarı tarafından uzun dönemdir “sosyal yardımlar” yapılıyor. Bu yardımlardan halihazırda 4,5 milyon hane faydalanıyor. 2026 bütçesinde sosyal yardımlar ve primsiz ödemeler kaleminin 917 milyar TL olduğu düşünüldüğünde, bu bütçeyle bugüne kadar sağlanan sosyal yardımların da, hedeflenen “vatandaşlık maaşının” da karşılanması mümkün değil. Öyle ki vaad ettikleri programı hayata geçirebilmeleri için bu bütçenin birkaç katına ihtiyaç bulunuyor. Süslü sözlerle ifade edilen tüm vatandaşların maaşa sahip olması ise sadece bir aldatmacadan ibaret!

Vatandaşlık maaşı uygulamasının gerçekleşip gerçekleşemeyeceğinden bağımsız olarak, AKP iktidarının bu programla neyi amaçladığı açık… Sadaka toplumu yaratarak, her geçen gün daha da derinleşen yoksulluğu yönetmeye çalışmak!

Milyonlarca emekçiyi alabildiğince yoksullaştıran politikalar izleyip, sefalet ücretlerini dayatıp, vergi soygunuyla yağmaladıktan sonra, elde edilen servetin küçük bir kısmını “sadaka” niyetine geri vermek!

AKP iktidarı biliyor ki, bugüne kadarki seçim başarılarında sosyal yardım adıyla yarattıkları “sadaka toplumu”nun özel bir yeri var. Bir yandan göz boyayarak, öte yandan milyonlarca insanı kendini borçlu hissettirip biat ettirerek bir sonraki seçimleri güvence altına almak istiyor.

Onlar açlıktan ölmeyecek düzeyde ücretlerle yönetilebilir bir yoksulluk istiyorlar. Biz ise ortadan kaldırılmış yoksulluk istiyoruz. Yoksulluk sermaye iktidarının lütfedeceği kırıntı zamlar ve “sosyal yardımlar”la ortadan kalkmaz. Yoksulluğun ortadan kaldırılması ancak, yaşamı köleleştirilmiş milyonlarca işçi ve emekçinin sermaye düzenine karşı birleşik mücadelesiyle sağlanabilir.