Bu düzen değişmeli!

Türkiye toplumunun AKP’den ve onun temsil ettiği rantçı, talancı ve baskıcı anlayıştan kurtulması kuşkusuz büyük bir önem taşıyor. Fakat bu yeterli değildir, bir çıkar şebekesine dönüşen bu partinin işlediği suçların hesabı da tek tek sorulmalıdır. En çok da işçi sınıfı, kendisine en büyük hak kayıplarını yaşatan, temel özgürlüklerini gasp eden bu iktidardan kurtulmak için çaba göstermelidir. Ondan hesap sormalıdır.

Düzen muhalefetinin aday belirleme sürecinde yaşanan kriz, toplumun önemli bir kesiminin dikkatini yaklaşan seçimlere yöneltmiş bulunuyor. Kılıçdaroğlu’nun aday olarak açıklandığı saatlerde Erdoğan seçimlerin 14 Mayıs’ta yapılacağını ilan etti. Böylece süreç resmi olarak da başlamış oldu. Şüphe yok ki bu saatten sonra yalnızca düzen partilerinin değil, toplumsal muhalefetin önemli bir kesiminin de bütün dikkat ve ilgisi yaklaşan seçimlerde olacak.

İktidarda kaldığı 21 yıl boyunca ülkeyi nasıl bir enkaza çevirdiği yaşanan deprem sürecinde bir kez daha ortaya çıkan AKP iktidarı, gelinen yerde tarihinin en zayıf ve çaresiz dönemini yaşıyor. Dolayısıyla yaklaşan seçimler, toplumun geniş bir kesimi için AKP’den hızla kurtulmanın en kestirme yolu olarak görülüyor.

Türkiye toplumunun AKP’den ve onun temsil ettiği rantçı, talancı ve baskıcı anlayıştan kurtulması kuşkusuz büyük bir önem taşıyor. Fakat bu yeterli değildir, bir çıkar şebekesine dönüşen bu partinin işlediği suçların hesabı da tek tek sorulmalıdır. En çok da işçi sınıfı, kendisine en büyük hak kayıplarını yaşatan, temel özgürlüklerini gasp eden bu iktidardan kurtulmak için çaba göstermelidir. Ondan hesap sormalıdır.

Fakat işçi sınıfı ve emekçilerin, gençlerin ve kadınların bugün karşı karşıya kaldığı sorunlar yumağının tamamen Erdoğan’dan ve AKP iktidarından kaynaklandığını sanmak büyük bir yanılgıdır. Özellikle düzen muhalefeti tarafından sık sık tekrarlanan bu söylem kaba bir aldatmacadan ibarettir.

Bugün işçi sınıfı ve emekçiler insanlık dışı çalışma koşullarında yaşıyorlarsa, kadınlar öldürülüyor, gençler geleceksizliğe mahkûm ediliyorsa, doğa katledilip ülkenin zenginlikleri talan ediliyorsa, bunun asıl sebebi Erdoğan değil, bizzat Erdoğanlar’ı da yaratan, adına kapitalizm denen sömürü ve baskı düzenidir. Bu düzenle hiçbir çelişkisi bulunmayan, tam tersine iktidar dümenine geçerek bu düzene hizmet etmek için sabırsızlanan düzen muhalefetinin gözden ırak tutmaya çalıştığı temel gerçek budur.

Öfke, tepki ve mücadelemizi kurulu düzenin kendisine çevirmeden, onunla hesaplaşmadan da belki Erdoğan ve AKP’den kurtulmak mümkündür.

Fakat onları yaratan düzen değişmediği sürece biz işçi ve emekçiler için değişen çok fazla şey olmayacaktır. AKP’siz bir AKP düzeni, orası burası rötuşlanmış bir halde bizi ezmeye ve sömürmeye devam edecektir.

Her yanıyla çürümüş ve kokuşmuş, tarihsel olarak ömrünü doldurmuş bu haramiler düzeninin ayakta kalabilmesi, biz işçi ve emekçilerin onun yıkılmaz olduğuna ikna edilmiş olmamızdan dolayıdır.

Yaşamı her geçen gün daha da çekilmez hale gelen biz işçilerin, daha dün önlerine kurulan barikatları aşarak özgürlük ve eşitlik talep eden kadınların, gelecekleri ve özgürlükleri çalınan gençlerin, ezilen, sömürülen ve yok sayılan bütün emekçilerin ortak mücadelesiyle bunu başarmak mümkündür. Bundan daha kısa ve daha kesin bir kurtuluş yolu yoktur.