Ne Erdoğan’ın artık iflası açığa çıkan “faiz sebep, enflasyon sonuçtur” tekerlemesi ne de yine Erdoğan eliyle ekonominin başına getirilen Şimsekgillerin sözde “reel politikaları” ile düzlüğe çıkabilir emekçi milyonların ekonomisi. Emekçi milyonları düzlüğe çıkaracak olan, tek amentüsü kâr elde etmek olan bu sömürü düzenine son vermektir.
Merkez Bankası geçtiğimiz günlerde politika faizini yüzde 25’e çıkardı. Aynı dönemde Kur Korumalı Mevduatları (KKM) sınırlayacak düzenlemeler de gündeme alındı. Nasıl almasınlar ki? KKM’nin toplam büyüklüğü 3,4 trilyon lirayı aşmış durumda. Uygulamanın bir aylık gideri 18,7 milyon asgari ücretlinin aylık gelirine denk geliyor.
Paradan para kazanmak için ne kadar da kolay bir yol değil mi? Oysa burjuva uşağı iktisatçılar bile kâr için risk almanın kaçınılmaz olduğunu söylerler. Ama “ekonomi profesörü” AKP şefi ile gözlerindeki ışıltılarla ülke ekonomisini yöneten Nebati, bu kapitalist ilkeye meydan okudular. Parası olana hiçbir risk almadan para kazanmanın yolunu gösterdiler. Faizi, enflasyonu ve döviz kurunu dizginlemek adı altında neredeyse 20 milyon emekçinin ücretine denk gelecek bir servet transferi gerçekleştirdiler. Bu transferin faturasını ise bir kez daha gelir vergisini daha ücreti cebine girmeden ödeyen, dolaylı vergilerin altında inim inim inletilen emekçinin cebine kestiler.
KKM borçlarının Hazine’den Merkez Bankası’na devredilmesinin bu yangını söndürmesi mümkün değil. Borçları Merkez Bankası’na devretmek demek, “Ben borçları para basarak ödeyeceğim!” demek. Para basarak borç ödemenin getireceği tek sonucun ise enflasyonu tırmandırmak olduğunu sokaktaki çocuk bile biliyor artık.
“Ekonomi profesörü” AKP şefinin “faiz sebep, enflasyon sonuç” tekerlemesinin vardığı yer işte budur. Balonu ne kadar şişirirseniz o kadar yüksek sesle patlar. Şimdi olmakta olan da budur. Ama faizi “haram” ilan edip, “kâr payı” cilası ile burjuva ekonomisi kurallarının çevresinden dolanmaya çalışan bu haramzadelerin, ortaya çıkan bu tablo karşısında yapabilecekleri pek fazla bir şey de yok. Köşeye sıkışınca ekonominin başına yabancı sermayeye güven verecek aktörleri getirmeleri, Katar’dan, Londra lobisinden para dilenmeleri de kurtaramaz artık onları. Bir de pişkince sorumluluğu üstünden atıyor AKP şefi. O hâlâ aynı noktadaymış, işlerin rayına oturması için bir süre taviz vermek gerekiyormuş. Belli ki bu balon da patladığında, faturası bu sefer de IMF’siz IMF programı uygulamak için dümene oturttukları Şimşekgillere kesilecek.
Elbette faiz artırılınca işlerin rayına oturacağını sanmak ahmakların işi. Kapitalist ekonomide “işlerin rayına oturması”, sermaye sınıfının kendi geleceğini güvende hissetmesinden başka bir anlam taşımıyor. Bu yüzden bir avuç sömürücü bezirganın kendi içinde yaptığı “hangi ekonomik model daha iyi” tartışmaları bizi ilgilendirmiyor. Bizim derdimiz üretim araçlarının özel mülkiyetine dayanan bu düzende her koşulda faturanın işçi sınıfına kesilecek olmasıdır.
Ne Erdoğan’ın artık iflası açığa çıkan “faiz sebep, enflasyon sonuçtur” tekerlemesi ne de yine Erdoğan eliyle ekonominin başına getirilen Şimsekgillerin sözde “reel politikaları” ile düzlüğe çıkabilir emekçi milyonların ekonomisi. Emekçi milyonları düzlüğe çıkaracak olan, tek amentüsü kâr elde etmek olan bu sömürü düzenine son vermektir. Faizi, enflasyonu ve krizin yarattığı yıkımı ortadan kaldırmak için tek gerçekçi yol budur. İşçi sınıfı ancak birleşip örgütlenerek, siyasi mücadele alanına çıkarak bugünkü saldırıları püskürtebilir ve bu sömürü düzenine son verecek bir mücadelenin yolunu açabilir. Hangi “ekonomik model” uygulanırsa uygulansın, bütün faturası işçi ve emekçilere çıkarılan bu krizin sosyalist bir ekonomik program dışında alternatifi yoktur.