Metal işkolunda MESS ile yürütülen TİS süreci ve önümüzdeki ay başlayacak olan asgari ücret dönemi bizlerin bu duruma “dur” demek için mücadeleye atılması gereken süreçler olarak önümüzde duruyor. İnsanca yaşamaya yetecek ücret için mücadele etmek, bu süreçleri bekleyerek geçirmemek önemlidir. Örgütlenmek zorundayız.
Ücretli kölelik düzeninde yaşıyoruz. Milyonlarca işçi ve emekçi dünyadaki tüm zenginlikleri yaratırken, bizlere dayatılan koskoca bir sefalet oluyor. Aldığımız ücretler beslenme, barınma, ulaşım gibi en temel insani ihtiyaçlarımıza bile yeterli gelmiyor. Bizler sustukça sefaletimiz derinleşiyor. Boyun eğdikçe sömürü katmerleniyor. Sermaye ise büyüdükçe büyüyor.
İktidar sözcüleri aksini söyleseler de AKP’li yıllarda emeğin zenginlikten aldığı pay sürekli olarak küçüldü. Bunda sermayenin kâr hırsının olduğu kadar AKP’nin sınıf düşmanı politikalarının da çok büyük bir etkisi oldu. 21 yıllık iktidarı boyunca AKP bir yandan işçi sınıfının kazanılmış haklarını gasp ederken, öte yandan zaten sınırlı olan grev hakkı başta olmak üzere demokratik hakları bir bir ortadan kaldırdı. Biz emekçilerin sefalet koşulları iyice derinleşti. Çalışma ve yaşam koşullarımız kötüleşti.
OHAL’den istifade grev yasaklarının getirilmesi, sermayenin çıkar ve ihtiyaçlarına uygun yasaların çıkartılması, sermayeye vergi afları ve teşvikler, kıdem tazminatının gaspına dönük hazırlıklar, krizin faturasının bizlere kesilmesi, vb… Tüm bunları işçi sınıfının örgütsüzlüğünden güç alarak, hareketsizliğine dayanarak, bizleri birbirimize düşmanlaştırarak yapıyorlar.
Bir düşünelim… Emeğine ve geleceğine sahip çıkan örgütlü bir sınıf olarak karşılarına çıktığımızda, bizleri bu koşullara bu kadar kolay mahkûm edebilirler mi? Elbette hayır. Kurtuluşu başkalarında aramayacağız. Ne düzen partileri ne de sendikal bürokrasi bizleri kurtarabilir.
Metal işkolunda MESS ile yürütülen TİS süreci ve önümüzdeki ay başlayacak olan asgari ücret dönemi bizlerin bu duruma “dur” demek için mücadeleye atılması gereken süreçler olarak önümüzde duruyor. İnsanca yaşamaya yetecek ücret için mücadele etmek, bu süreçleri bekleyerek geçirmemek önemlidir. Örgütlenmek zorundayız. Karşımızda baştan aşağıya örgütlü bir sermaye sınıfı var. Ancak emek cephesi bir o kadar örgütsüzüz. Bu kabul edilemezdir. Fabrikalarımızda, işyerlerimizde komitelerimizi kurmak, harekete geçmek zorundayız.
Bizleri insanlık dışı bir yaşama sürükleyen bu politikalara “dur” demek zorundayız.
Bizlere “şükredin” ve “bekleyin” diyecekler. Ancak şu çok açıktır ki, bizler tüm zenginlikleri üretenleriz. Payımıza düşen ise açlık ve yoksulluk oluyor. Bugün asgari ücret açlık sınırının altındadır. Yoksulluk sınırı ise 45 bin liraya dayanmış durumdadır. Resmi rakamlara göre bile yoksulluk sınırının altında yaşıyoruz.
Tam bir utanmazlıkla karşımıza çıkıp ülkenin büyümesinden, sermayenin hedeflerinden bahsediyorlar. Bu yalanlara karnımız tok.
Vakit kaybetmeksizin sınıf kardeşlerimizle bir araya gelmeli ve harekete geçmeliyiz. Birbirimize ve kendimize güvendiğimiz, örgütlü bir sınıf olarak hareket ettiğimizde, kazanan biz olacağız.