Biz örgütlü bir güç olarak harekete geçersek, sırtımızdan milyonlar kazananlardan hesap sorabilir, hak ettiğimizi alabiliriz. Bizi köleliğe mahkûm eden sermaye sınıfının karşısına örgütlü bir sınıf olarak çıktığımızda, umutsuzluk ve çaresizlik biter.
Asgari ücret görüşmeleri başladı. İlk görüşmeden yansıyanlar malumun ilanı oldu. Zaten bu göstermelik komisyon toplantılarından işçi ve emekçiler lehine olumlu haberler beklemek abesle iştigal olurdu. Ama masada sermaye, iktidar ve sendikal bürokrasi tarafından sergilenen pişkinlikler bazı burjuva kalemlere bile “pes” dedirtti.
Görüntü olsun diye görüşmelerde Türk-İş ağasının yanına dört işçi oturtuldu. Bu gösteri ile güya işçilere de asgari ücretin belirlenmesinde söz hakkı tanındı. On milyonlarca işçi ve emekçiyi ilgilendirecek bir ücret saptanırken, ağaların ve beylerin bu işe ayırdığı vakit ise sadece bir saat oldu.
Toplantının ardından yapılan açıklamalardan da aynı pişkinlik ve vurdumduymazlık yansıdı. Türk-İş Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar çok önemli bir taktik uyguladıkları edasıyla şunları söyleyebildi: “Türk-İş olarak herhangi bir ücret söyleme şansımız yok. Ücreti söylediğimiz zaman bağlanır kalırız. İşveren tarafından ücret gelecek ki, biz ona göre değerlendirme yapacağız…” Yani bir milyonu aşkın üyesi olan ve sözde on milyonları temsil eden konfederasyon başkanı, masada bir teklifte bulunmadan önce kendisinin önüne atılacak kırıntının ne olacağını öğrenmek istiyor. “Madem bir talebiniz yok, masada ne işiniz var?” sorusu akla geliyor. İktidar yetkilileri ve sermaye ağız birliği etmiş yatırımcıyı üzmeyecek, işçiyi ezdirmeyecek bir ücret artışından söz ediyor. Sanki böylesi mümkünmüş gibi.
Tüm bu yaşananlar bir kez daha gösteriyor ki, Asgari Ücret Tespit Komisyonu adı altında yapılan görüşmeler, sonucu günler öncesinden belli olan kötü bir senaryodan ibarettir. Bu senaryo sermayeye daha fazla kâr, daha fazla teşvik, daha katmerli sömürü olanağı, işçiye ise sefalet sunmaktadır. Belki de en önemlisi onun onuru ile oynamaktadır.
Sermaye çevreleri ve işbirlikçi sendika ağaları yaptıkları açıklamalarda niyetlerini ortaya koydular. Süslü cümleler ve “vatan-millet” edebiyatıyla milyonlara sefalet dışında verebilecekleri bir şey olmadığını ilan ettiler. Onların tutumu açık. Onlar bir yandan “milyonları açlığa mahkûm edeceğiz” diyorlar. Öte yandan göstermelik görüşmelerle “biz karşılıklı bir süreç yönetiyoruz” görüntüsü vermek için orta oyunu oynuyorlar.
Bu oyunu bozalım!
Asgari Ücret Tespit Komisyonu dahil olmak üzere, işçilere kölelik dayatan tüm masaları ve bu masaların başını tutan organize sömürü ve soygun şebekelerini dağıtacak güç, işçi sınıfı ve emekçilerin tabandan örgütlülüğü ve eylemidir. Asgari değil insanca bir yaşam için fabrikalarımızda bir araya gelmek günün en acil görevidir. Göstermelik masaları dağıtmak, kendi geleceğimiz için söz, yetki, karar hakkını kullanarak mücadeleyi büyütmek için seferberlik zamanıdır.
Biz örgütlü bir güç olarak harekete geçersek, sırtımızdan milyonlar kazananlardan hesap sorabilir, hak ettiğimizi alabiliriz. Bizi köleliğe mahkûm eden sermaye sınıfının karşısına örgütlü bir sınıf olarak çıktığımızda, umutsuzluk ve çaresizlik biter.
Haydi gücümüzü gösterelim! Örgütlenelim ve mücadeleyi büyütelim!