Dini inançları her kişinin kendi özel sorunudur. Bu inançların gereklerini yerine getirmede her birey ve topluluk özgür olmalıdır. Devletin dinsel kurumlarla gireceği her türlü ilişki, din ve vicdan hürriyetinin zedelenmesinden, inançların siyasal olarak istismar edilmesinden başka bir sonuç yaratmaz. Bu yüzden işçi sınıfı devlet ile dini topluluklar arasında kurulan her türlü ilişkiyi reddetmeli, gericilik ve rant odağı haline gelen mevcut tarikatların dağıtılmasını savunmalıdır.
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in bütçe görüşmeleri sırasında tarikat ve cemaatleri sivil toplum örgütü olarak nitelemesi ve onlarla yapılan protokollerin devam edeceği söylemesi, tarikat ve cemaatlere ilişkin tartışmaları yeniden alevlendirdi.
Cumhuriyetin kuruluşunda belli kısıtlamalar getirilse de tarikat ve cemaatler siyasal iktidarlar tarafından hep korunup kollanmışlardır. Özellikle 12 Eylül askeri darbesinden sonra bu yapılar iyice serpilmiş, toplumsal hayatın her alanına nüfuz eder hale gelmiştir. Her biri vakıf, dernek, düşünce kuruluşu adı altında yasal bir biçim kazanan bu yapıları sivil toplum örgütü olarak nitelemek mümkün değildir.
Sermayenin işlevsel aracı tarikat ve cemaatler
Özellikle toplumsal muhalefetin güçlendiği, sınıf mücadelelerinin keskinleştiği dönemlerde milliyetçilikle birlikte dinsel gericilik iktidarların hep imdadına yetişmiştir. Dinsel gericiliğin, hakları için örgütlenen, mücadele eden işçi sınıfı ve emekçileri dizginlemenin bir aracı olarak kullanılmasında tarikat örgütlenmeleri özel bir rol oynamıştır. Şükreden, haksızlıklar karşısında hesap sormayı öbür dünyaya bırakan, sorgulamadan körü körüne biat eden bir toplum yaratmada tarikat ve cemaatler sermaye düzeninin en büyük yardımcılarından biridir.
Gelinen aşamada AKP iktidarı eliyle dinsel gericilik devletin tüm kurumlarına hâkim hale gelmiştir. Bunda tarikat ve cemaatlerin çok özel bir işlevi olduğu açıktır. Bu durum 15 Temmuz darbe girişimiyle tüm çıplaklığı ile gözler önüne serilmiştir.
Tarikatlar ve cemaatler devletin tüm olanaklarından yararlanmaktadır. Kuşkusuz bu AKP iktidarı ile başlamamıştır ama AKP iktidarı ile en uç noktaya ulaşmıştır. Her bir devlet kurumunda ayrı bir tarikatın hâkim olduğu, bunların kendi aralarında girdikleri çıkar çatışmalarında çok daha açık bir şekilde gün yüzüne çıkmaktadır. Diğer yandan her biri devletin tüm olanaklarını kullanarak ayrı birer sermaye grubuna dönüşmüştür.
Tarikatlar gericilik ve rant odağı haline gelmiştir
Milli Eğitim Bakanının tarikat ve cemaatlere teşekkür etmesi boşuna değildir. Çünkü AKP iktidarı ayakta kalmasını aynı zamanda onların varlığına borçludur. Tarikatlar ve cemaatlerden, geleceğini sorgulamayan “dindar nesiller” yetiştirmenin, uysal köleler olarak çalışacak bir işçi sınıfı yaratmanın etkin bir aracı olarak faydalanmaktadır. Parasız, nitelikli, bilimsel eğitim alması gereken çocuklarımız bu yüzden tarikatlara, onların yurt ve okullarına mahkûm edilmektedir. Hemen her gün bir cemaatin yurdundan, Kuran kursundan şiddet ve istismar haberleri gelmektedir. Sanki bunlar kamuoyuna yansımıyormuş gibi bakan Tekin’in büyük bir pişkinlikle tarikatlar ve cemaatlere teşekkür etmesi, bir de üstüne “terör” demagojisinde bulunması ibretlik bir durumdur.
Bugün ortaya çıkan tablo açıktır. Millî Eğitim Bakanlığı ile tarikatlar arasında protokoller imzalanarak, okullar açıkça tarikatların örgütlenme merkezlerine dönüştürülüyor. Devletin geçmişte üstlendiği hizmetler tasfiye edilerek, gençlik cemaatlere itiliyor. AKP’nin inşa etmeye çalıştığı rejimin saç ayaklarından biri eğitim sisteminin yeniden düzenlenmesidir. Bu düzenlemede tarikatların önemli bir rol üstleneceği ÇEDES gibi projelerden anlaşılmaktadır.
Dini inançları her kişinin kendi özel sorunudur. Bu inançların gereklerini yerine getirmede her birey ve topluluk özgür olmalıdır. Devletin dinsel kurumlarla gireceği her türlü ilişki, din ve vicdan hürriyetinin zedelenmesinden, inançların siyasal olarak istismar edilmesinden başka bir sonuç yaratmaz. Bu yüzden işçi sınıfı devlet ile dini topluluklar arasında kurulan her türlü ilişkiyi reddetmeli, gericilik ve rant odağı haline gelen mevcut tarikatların dağıtılmasını savunmalıdır.