Biz işçiler seçimler üzerinden yayılan boş hayallere ve yanılsamalara kapılmamalıyız. Ekonomik krizin derinleşmesiyle önümüzdeki süreçte daha da boyutlanacak olan saldırı dalgasına karşı birleşip örgütlenmeli, mücadele yolunu tutmalıyız. Bizim gerçek seçimimiz mücadele ve direniş olmalıdır.
31 Mart yerel seçimleri yaklaşırken, burjuva düzen partileri hummalı bir seçim yarışına başladılar. Bu tabloya sol reformist güçler de dahil oldular. Solun geniş kesimleri 2023 Mayıs genel seçimlerinde yaşanan hüsranın ardından gerçek çözümün emekçilerin mücadelesinden geçtiğini söylemelerine rağmen, yeniden yerel seçimlere odaklanarak sandıktan medet ummaya devam ediyorlar.
Her beş yılda bir gerçekleşen yerel seçimlerde piyasaya çıkan adaylar, kentleşmeden ulaşıma, oradan alt yapıya kadar birikmiş sorunları çözeceklerini, rantı, yolsuzluğu, hırsızlığı engelleyeceklerini iddia ederler. Halkın desteğini sağlayarak demokratik bir işleyişi hayata geçireceklerini söylerler. Hatta o kadar ileri giderler ki, yerel yönetimlerin işlevlerinin sınırlarını aşarak, işsizliği ve yoksulluğu engelleyeceklerini bile dile getirirler.
Oysa yaşadığımız kapitalist toplumda, tüm diğer sorunlar gibi yerel hizmetler alanındaki sorunlar da sadece kötü yönetimlerden değil, kapitalist sistemin kâra ve ranta dayalı işleyişinden kaynaklanmaktadır. Belediyelerin bütçeleri de dahil tüm kararların merkezi mülki idarenin kontrolünde olduğu gerçeği bile, bunun bir sistem sorunu olduğunu göstermeye yeterlidir.
Yerel yönetimler ola ki “bir kesimin rant alanı” olmaktan çıkarılsa bile, gelinen yerde artık tümüyle kangrenleşmiş olan yerel hizmetler alanındaki sorunlar, kapitalist sömürü düzeni ortadan kalkmadan, birikmiş zenginlikler toplumun hizmetine sunulmadan çözülemez. Deprem, sel gibi doğal afetlerin katliama dönüşmesi, çarpık kentleşme, alt yapı sorunları ve temel hizmetler hiç de sadece yerel yönetimlerin düzgün yönetilememesinden kaynaklanmamaktadır. Tüm bunlar kâra dayalı kapitalist sömürü düzeninin sonuçları olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bugün tüm burjuva düzen partileri, yerel yönetimlerde var olan ranta sahip olabilmek için canhıraş birbirleriyle yarışıyorlar. Bu rant ve kâr kavgasında, işçi ve emekçileri yedeklemeye çalışıyorlar. Bununla da kalmıyorlar, emekçilerin bilinçlerini bulandırmaya çalışıyorlar. Bugün yaşanan da budur.
Onlar çıkar kavgası verirken, biz işçi ve emekçilerin gündemi tümüyle farklı. Ekonomik kriz gün geçtikçe derinleşiyor. Durdurulamayan enflasyonla alım gücümüz her geçen gün biraz daha düşüyor. Bizim karşı karşıya kaldığımız sorunların seçimlerle, hele de yerel yönetimlerin rantının nasıl paylaşılacağı kavgasının verildiği yerel yönetim seçimleriyle çözülmesi olanaklı değil. Bugün karşı karşıya kaldığımız tüm sorunları ancak tabandan örgütlenerek ve mücadele ederek çözebiliriz.
Biz işçiler seçimler üzerinden yayılan boş hayallere ve yanılsamalara kapılmamalıyız. Ekonomik krizin derinleşmesiyle önümüzdeki süreçte daha da boyutlanacak olan saldırı dalgasına karşı birleşip örgütlenmeli, mücadele yolunu tutmalıyız. Bizim gerçek seçimimiz mücadele ve direniş olmalıdır.