NATO’ya da NATO’nun genişlemesine de hayır!

NATO’dan çıkılmalı, Türkiye’deki NATO üsleri hemen kapatılmalıdır! Emperyalist güçlerle yapılmış bütün açık ve gizli anlaşmalara son verilmelidir. İşçi sınıfı ve emekçiler sarayın yayılmacı heveslerinin karşısına dikilmeli, bir terör örgütü olan NATO ve onun yerli işbirlikçilerinden hesap sormalıdır.

İsveç’in NATO’ya katılımı tasarısı 23 Ocak günü TBMM’de jet hızıyla kabul edildi. Hamaset nutuklarıyla sözde NATO ve Amerika’ya diklenen Erdoğan-Bahçeli ittifakının köküne kadar NATO’cu ve ABD’nin talimatlarının esiri oldukları bir kez daha ortaya çıktı.

İkinci Emperyalist Dünya Savaşı sonrasında 1949 yılında komünizm tehdidine karşı kurulan NATO, Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı’nın dağılmasının ardından varlığını sürdürmeye devam etti. NATO sözde “savunma” amacıyla kurulduğunu iddia etse de, ABD’nin dünya egemenliğini sürdürmek için başvurduğu savaşların ve saldırıların temel aracı oldu. On yıllardır dünyanın hangi köşesinde bir savaş ve çatışma varsa, arkasında NATO vardır. Ezilen halkların haklı mücadelelerinin, işçi ve emekçilerin sosyal mücadelelerinin baş düşmanıdır. NATO bu nedenle dünyanın en kanlı savaş örgütüdür. Şu an ise Ukrayna’daki savaşta, Ortadoğu’daki kanlı katliamlarda ve İsrail’in Filistin halkına karşı yürüttüğü soykırımda bizzat rol oynamaktadır. Yarın için ise olası bir yeni dünya savaşının hazırlığını yapmaktadır.

NATO’nun sürekli genişleme çabalarının arkasında dünyanın değişen güç dengeleri yatmaktadır. ABD, emperyalist hegemonya mücadelesinde kendi gücünü artırmak, rakiplerini sınırlandırmak stratejisi izlemektedir. İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya dahil edilmesi, Rusya’nın kuşatılması ve denetim altına alınması çabalarının bir parçasıdır.

NATO’ya bir ülkenin katılımı için tüm NATO üyesi ülkelerin onay vermesi gerekiyor. Geçtiğimiz aylarda Finlandiya’nın üyeliği kabul edildi. Amerikan emperyalizmine göbekten bağlı saray rejimi, uzun süre İsveç’in üyeliğine itiraz ediyor gözükerek efelenmeyi sürdürdü. “Terör” demagojisine sarılarak İsveç’teki siyasi mültecileri pazarlık konusu yapmaya çalıştı. Erdoğan önce Finlandiya’nın, sonra da öne sürdüğü şartların hiçbiri kabul edilmeden Ekim 2023’te İsveç’in NATO’ya kabulünü onaylayarak meclise gönderdi. Hiçbir şey olmamış gibi tasarıyı imzalaması Erdoğan’ın alışıldık “U dönüşleri” olarak yorumlansa da, temel bir gerçeği bir kez daha hatırlattı. Türk sermaye devleti ABD’ye göbekten bağlıdır. Onun stratejik ortağı değil, esasta uşağıdır.

23 Ocak 2024 günü Meclis’te gerçekleşen oylamada görüldü ki, bu uşaklıkta AKP yalnız değil. Başta CHP olmak üzere Deva ve Gelecek Partileri de tasarıya evet oyu verdi. İyi Parti, Saadet Partisi gibi yapıların red oyu vermesinin esas amacının ise toplumdaki Amerika-NATO karşıtlığından nemalanmak olduğu açık.

İşçi sınıfı NATO’ya da NATO’nun yeni bileşenlerle genişlemesine de karşı olmak zorundadır. NATO’nun genişlemesi, dünyada savaş ve saldırganlık politikalarının daha da tırmandırılması demektir. İşçi ve emekçilerin daha fazla yıkıma sürüklenmesi, çocukların savaşlarda katledilmesi demektir. Emekçilerin sosyal mücadelelerinin kanla bastırılması demektir. Bu baskı ve sömürü düzeninin jandarmasının daha da güçlenmesi demektir.

Aynı zamanda unutulmamalıdır ki, saray rejimi İsveç kararının karşılığında Amerika’dan F-16’ların Türkiye’ye verilmesinin onayını aldı. Emekçilerin vergileriyle alınacak olan bu F-16’lar, sermaye devletinin bölgedeki yayılmacı heveslerinin ürünü olarak kardeş halkların katledilmesi için kullanılacaktır.

NATO’dan çıkılmalı, Türkiye’deki NATO üsleri hemen kapatılmalıdır! Emperyalist güçlerle yapılmış bütün açık ve gizli anlaşmalara son verilmelidir. İşçi sınıfı ve emekçiler sarayın yayılmacı heveslerinin karşısına dikilmeli, bir terör örgütü olan NATO ve onun yerli işbirlikçilerinden hesap sormalıdır.