Metal işçisi birliği ve mücadelesiyle kazanacak!

Unutmamalıyız ki, metal işçileri emeğine sahip çıkmak ve geleceğini kazanmak istiyorsa, kapitalist patronlara ve onların hizmetindeki sendika bürokratlarına karşı, tabandan birliğine yaslanarak dişe diş bir mücadele vermek zorundadır.

Metal işkolunda 163 bin işçiyi kapsayan Toplu İş Sözleşmesi geçtiğimiz ay imzalandı. Metal işçilerinin taleplerinin çok altında bir ücret zammına imza atılırken, işçilerin yaşam ve çalışma koşullarında esaslı bir değişiklik olmadı. Devasa kârlar eden metal kapitalistleri, bu sınırlarda bir zammı bile metal işçilerin basıncı ve biriken öfkesi nedeniyle vermek zorunda kaldılar.

Daha sözleşmenin mürekkebi bile kurumadan metal kapitalistleri ardı ardına saldırıları başlattılar. Bir dizi fabrikada işten çıkarmalar yaşandı. İlk adımda sözleşmeli işçilere ve EYT’lilere kapı gösterildi. Aradan bir ay geçmesine rağmen sözleşmeyle kazanılan ücret farkları, vergilerinin dahi kesilmesine rağmen, hâlâ birçok fabrikada ödenmedi. Bir dizi fabrikada da ücret farklarının iki taksite bölünerek ödeneceği söylendi. Yanı sıra birçok işçi arkadaşımızın kıdemleri eksik gösterilerek hak kaybına uğratıldılar.

En pervasız saldırı MİTAŞ-MİCHA kapitalistinden geldi. Toplu sözleşmeyi ayaklar altına alarak zam oranını kendisinin belirleyeceğini söyledi. İzmir ve Ankara’daki fabrikalarda işçilerin iş durdurmasının ardından geri adım atar gibi yaptı. Sendika bürokratlarının ayak oyunlarıyla işçiler işbaşı yapsa da farkların eksik ödenmesi üzerine sendika yeniden iş durdurma kararı almak zorunda kaldı.

Bizlerin örgütsüzlüğü devam ettiği sürece metal patronları kazanılmış haklarımıza saldırmaya devam edecek. Sözleşmenin imzalanmasının ardından sahte şovlarla kutlama yapan sendika bürokratları da yine metal patronlarına hizmet etmeyi sürdürecek. Şunu unutmayalım ki, metal işçilerinin karşısında sadece metal kapitalistleri ve sendika bürokratları yok. Sermaye devleti de onların hizmetinde. Kapitalistlere teşvik üstüne teşvik verenler, ardı ardına çıkarttıkları vergi aflarıyla onları ihya edenler, işçinin ücreti daha cebine girmeden vergi soygununa devam ediyorlar. Devletin belirlediği vergi dilimlerine göre, sözleşme kapsamındaki işçilerin büyük çoğunluğu Mart ayıyla birlikte bir üst vergi dilimine girecek. Bu nedenle ücretlerimiz daha da azalacak. Sürekli artan enflasyon ve pahalılıkla birlikte de ücretlerimiz iyiden iyiye kuşa dönecek.

Metal kapitalistleri servetlerini metal işçilerinin daha fazla sefaletine borçludur. Dolayısıyla sözleşmenin imzalanması bir sürecin bitişi değil, yeni bir mücadelenin başlangıcı olabilir ancak. Bizleri şimdi daha zorlu bir dönem beklemektedir.

Sözleşme sürecinde kazanabileceklerimizin daha azına razı edildiysek, bunun nedeni örgütlü bir güç olarak metal patronlarının karşısına çıkamamış olmamızdır. Eğer kazanılmış haklarımızı korumak ve yeni haklar elde etmek istiyorsak, geride kalan dönemden dersler çıkartmalı ve en temel eksikliklerimizi gidermek için çaba sarfetmeliyiz.

İlk adımda fabrika fabrika sendikalardan bağımsız birliklerimizi oluşturmalıyız. Sendika bürokratları üzerindeki baskımızı bir an olsun eksik etmemeliyiz. Kazanılmış haklarımıza dokunmaya kalktıkları an, üretimden gelen gücümüz de dahil olmak üzere fiili meşru mücadeleyi sergilemekten geri durmamalıyız. Farklı fabrikalarda çalışan işçi kardeşlerimize yapılan saldırılara sessiz kalmamalı, gerekli dayanışmayı göstermeliyiz.

Unutmamalıyız ki, metal işçileri emeğine sahip çıkmak ve geleceğini kazanmak istiyorsa, kapitalist patronlara ve onların hizmetindeki sendika bürokratlarına karşı, tabandan birliğine yaslanarak dişe diş bir mücadele vermek zorundadır.