Bayramda çalışmak zorunda kalan ve iş cinayetinde can verenlerin olduğu, seçim sonuçları ne olursa olsun sefaletin ve yoksulluğun milyonlara hayatı zehir ettiği bir dönemde 1 Mayıs, bizlerin sermaye sınıfına meydan okuduğu, talep ve özlemlerimizi haykırdığı bir kavga günü olmalıdır.
Erdoğan başkanlığındaki AKP-MHP iktidarı işçi düşmanı politikalara aralıksız devam ediyor. Yaşanılan krizden burjuvazinin yara almadan çıkabilmesi için bütün kaynakları seferber ediyorlar. Merkez Bankası hükümete “asgari ücrete zam yapmayın” diyebiliyor. İzlenilen ekonomi programının faturasını işçi sınıfına kesip sermayeyi ayakta tutacaklarını ilan ediyorlar.
Ortaya koydukları ekonomi programı kemerleri sıkma programıdır. Elbette işçi sınıfı için. Bizler kemerleri sıktıkça, susup bizlere “kader” diye yutturmaya çalıştıkları ücretli köleliğe boyun eğdikçe ezilen, aç kalan biz; kazanan, büyüyen ise burjuvazi olacaktır. Zaman boyun eğme değil, geleceğine sahip çıkma zamanıdır, 1 Mayıs zamanıdır.
Her gün kayıtlara geçen en az 6 iş cinayeti yaşanırken İliç’te ABD’li bir şirkete sınırsız yetkilerle siyanürle altın arama, doğamızı katletme izni veren bir iktidar var. O iktidar ki 9 işçi kardeşimizin cansız bedenlerinin göçük altında kalmasında hiçbir sorun görmez. ÇED raporunu imzalayan Murat Kurum’a söz söyletmez. Denetim yapmayan, siyanürle altın aranmasına izin verenler hakkında hiçbir işlem yapmazlar. Çünkü ölen işçidir. Onların sınıfından yani sermayeden birileri değildir. O halde tedbir almanın bir gereği yoktur. Nasıl olsa çalıştırılacak, sömürülecek daha çok işçi vardır arkada. Ama bu böyle gitmez, gidemez. Sıranın bizden bir başkasına daha gelmesini beklemeyeceğiz. İş cinayetlerinin hesabını sormak için 1 Mayıs’a!
Emperyalist güçlerden medet umanlar onların kuklası olmaktan şimdiye kadar geri durmadı, bundan sonra da durmayacaktır. Bunu en iyi Filistin’e sözde destek verip, İsrail ile ticari ilişkileri katliamların yaşandığı günlerde bile devam ettirmelerinden biliyoruz. Bugün sözde sınırlama getirmeleri aylardır aralıksız bir şekilde ticari ilişkilerin devam ettiğinin bir itirafıdır. Erdoğan bu sınırlı adımları gelen tepkileri yatıştırmak için atmıştır, daha fazlasını yaptıracak güç ise tepkimizi 1 Mayıs alanlarında göstermekten geçmektedir. Filistin halkı ile dayanışmak için 1 Mayıs’a!
Soygun ve sömürüyü büyütmek, sosyal yıkım saldırılarına devam etmek için baskı ve yasak politikalarından medet umuyorlar. Grevleri yasaklıyorlar, demokratik haklarımızı kısıtlıyorlar, emeğimiz ve özgürlüğümüz için vereceğimiz mücadelenin önüne zorbalıkla geçmek istiyorlar. Ama nafile, işçi sınıfı ve devrimci-ilerici güçlerin militan bir mücadeleyle emeğine, haklarına, geleceğine sahip çıkmasının önüne geçemeyecekler. Demokratik haklarımızı savunmak için 1 Mayıs’a!
1 Mayıslar cumhuriyet tarihi boyunca hep yasaklanmaya çalışıldı. Katliamlarla boğulmak istendi. Ama işçi sınıfı bu büyük geleneği canı, kanı pahasına savundu. Bugün de savunacak. Başta Taksim meydanı olmak üzere bütün alanları pankartları, sloganları ile dolduracak ve sermaye sınıfına gücünü gösterecek.
Sınıf kavgasını büyütelim!
Bayramda çalışmak zorunda kalan ve iş cinayetinde can verenlerin olduğu, seçim sonuçları ne olursa olsun sefaletin ve yoksulluğun milyonlara hayatı zehir ettiği bir dönemde 1 Mayıs, bizlerin sermaye sınıfına meydan okuduğu, talep ve özlemlerimizi haykırdığı bir kavga günü olmalıdır. O halde:
Haydi açlığa, yoksulluğa boyun eğmemeye,
Haydi sömürüye, baskıya, sosyal yıkıma “dur” demeye,
Emperyalist saldırganlığa geçit vermemeye,
“Yaşasın 1 Mayıs” şiarı ile alanları, meydanları zapt etmeye!