“Bugün karşı karşıya olduğu yoğun ekonomik ve sosyal saldırı dalgası karşısında işçi sınıfımız kendine bir çıkış yolu arıyor. Metal Fırtına aradan geçen 8 yılın ardından hâlâ bize izlenmesi gereken yolu gösteriyor. Tabandan örgütlenmenin önemi, sendikal bürokrasi ve devletin sermayenin hizmetinde olduğu gerçeği, en basit hak arama mücadelemizin bile ancak devrimci bir çizgide sonuca ulaşabileceği, Metal Fırtına’nın yol gösterici dersleri olarak önümüzde duruyor.”
Bursa’da başlayıp bir dizi kente yayılan metal işçilerinin büyük eylem dalgası Metal Fırtına’nın 8. yılındayız.
2015 yılında düşük ücretlere ve ağır çalışma koşullarına karşı metal işçilerinin talepleri bir kez daha yok sayılarak satış sözleşmesi imzalanmıştı. İşçilerin bu sözleşmeye tepkisi sürerken, Bosch işçilerine nispeten daha iyi bir zammın verilmesi ile öfkenin fitili ateşlendi. Başta Renault olmak üzere onlarca fabrikada binlerce işçi ücretlerinin yükseltilmesini talep etti. İşçinin tepkisi kısa zamanda mücadelenin önünde engel olarak gördükleri Türk Metal
Sendikası’na yöneldi. Düşük ücrete dayalı ağır sömürü koşullarına ve işbirlikçi sendikal düzene karşı kendiliğinden başlayan isyan, Metal İşçileri Birliği’nin yönlendirmesi ve tabandan gelişen inisiyatifi ile Türkiye işçi hareketi tarihinin en önemli eylemlerinden biri haline geldi.
Fabrikalardan Kent Meydanı’na…
14 Mayıs’ta Renault’dan başlayıp kısa sürede diğer fabrikalara yayılan eylemler yine Metal İşçileri Birliği’nin çabalarıyla önce ortak taleplere, sonra değişik fabrikalardan binlerce işçinin katıldığı Bursa “Kent Meydanı” buluşmasıyla ortak hareket zeminine kavuştu. İşçiler 26 Nisan Kent Meydanı buluşmasıyla TM’yi son kez uyardılar. Fabrika eylemleri sürerken, 5 Mayıs’ta Organize Cami önünde toplanarak sendikadan toplu istifayı planladılar. Türk Metal bürokratları ve tetikçilerinin saldırısı eylemin dağılmasına yol açsa da bu saldırı metal işçisinin öfke ve tepkisini büyüttü. Binlerce işçi aynı gece Türk Metal’den istifa etti. Renault işçileri ise Türk Metal çetesi ile aynı anda harekete geçen sermayenin işten atma saldırısını bir kaç saatlik iş durdurma eylemi ile püskürtü.
Tarih 16 Mayıs’ı gösterdiğinde, taleplerinin karşılanmayacağını anlayan Renault işçileri bu sefer süresiz iş durdurdular. Renault işçisini Tofaş, Mako, Ototrim gibi fabrikalar izledi. Eylemler ve onun etkileri Bursa sınırlarını aşarak Türkiye’nin değişik illerindeki birçok fabrikaya yayıldı. Çok sayıda metal fabrikasından on binlerce işçiyi kapsayan eylemler arkasında önemli dersler ve “kısmı ücret telafisi” kazanımı bırakarak geri çekildi.
Ancak sarsılan “Türk Metal sendikal düzeni” sermaye sınıfının yardımları ve sendikanın kendine çekmek zorunda kaldığı rötuşlarla yeniden kuruldu. Metal işçisi sermaye ve Türk metal ortaklığına dayalı düzeni sarsmış ama yıkamamıştı.
Fırtınadan bugüne kalan…
Bu sonuç Metal Fırtına’nın başta metal işçileri olmak üzere işçi sınıfı açısından taşıdığı büyük önemi ortadan kaldırmıyor. Yaygınlığı ve kitleselliği ile işçi sınıfımızın en önemli eylemlerinden biri olarak tarihe yazılan Metal Fırtına, bizlere bir kez daha metal işçileri şahsında işçi sınıfının toplumsal gücünü gösterdi. İşçi sınıfı ayağa kalktığında nasıl bir güç ve enerjiye sahip olduğunu dosta-düşmana hatırlattı. Aynı zamanda domino etkisiyle metal işçilerinin birleşik eylem kapasitesini bir kez daha kanıtladı. Sendika bürokratları “Sözleşme imzalandı, değiştirilemez” diyorlardı. Metal Fırtına, işçilerin fiili-meşru mücadelesi karşısında patronların yasalarının bir hükmünün olmadığını yeniden ortaya koydu. Metal Fırtına’nın ardından gerçekleşen sözleşme dönemlerinde ve metal işçilerinin hak talep ettiği her süreçte, metal işçileri Metal Fırtına’nın gücünü anımsamaya ve anımsatmaya devam ediyor.
Metal Fırtına’dan öğrenmek…
Metal kapitalistlerine ve işbirlikçi sendika bürokratlarına karşı haklarımızı ve geleceğimizi kazanmak ancak yeni fırtınalarla mümkün. Bunun için 2015 Metal Fırtına’nın eksiklik ve zaaflarını irdelemek, ondan dersler çıkartabilmek ve bu sonuçlarla yolumuzu yürüyebilmek büyük önem taşıyor.
Kendiliğinden başlayan eylemlerin temel eksikliklerinin başında fabrikalara dayalı taban örgütlenmelerinden yoksun olmak geliyordu. Patlak veren eylemlerin öncesinde en azından bazı fabrikalarda tabandan örgütlenmeler ve bunların eylemli süreçlere asgari bir hazırlığı olsaydı kuşkusuz sonuç daha farklı olurdu.
Metal Fırtına’nın en belirleyici eksikliğini ise harekete katılan işçilerin siyasal bilincinde aramak gerekiyor. İçinde bulundukları sendikal çark ve sermaye düzeninin yılları bulan gerici kuşatması altındaki işçilerin siyasal ve kültürel geriliği eylemlerin kaderini ve kazanımın sınırlarını belirledi. Sermaye devletinin MİB üyelerine dönük terör örgütü söylemleri ile gerçekleştirdiği gözaltı saldırısının yüzlerce işçinin sorgulandığı bir operasyona dönüştürülmesine gereken tepki verilemedi. Sendikal mücadele anlayışlarına öfke duydukları Türk Metal’in varlık sebebinin MESS kapitalistlerine hizmet olduğu, devletin de sermayenin hizmetinde olduğu gibi temel gerçekler yeterince bilince çıkarılamadı. Tüm bunlar işçilerin daha fazlasını yapmasının önündeki en büyük engel oldu. Zayıflık, işçilerin dış destek ve dayanışmaya kendini kapatması gibi alanlarda da kendini gösterdi.
Bugün karşı karşıya olduğu yoğun ekonomik ve sosyal saldırı dalgası karşısında işçi sınıfımız kendine bir çıkış yolu arıyor. Metal Fırtına aradan geçen 8 yılın ardından hâlâ bize izlenmesi gereken yolu gösteriyor. Tabandan örgütlenmenin önemi, sendikal bürokrasi ve devletin sermayenin hizmetinde olduğu gerçeği, en basit hak arama mücadelemizin bile ancak devrimci bir çizgide sonuca ulaşabileceği, Metal Fırtına’nın yol gösterici dersleri olarak önümüzde duruyor.