AKP eğitimde ne yapmak istiyor?

“Bugün AKP’nin izlediği bu anti-bilimsel, gerici politikaları boşa düşürmek, tüm eğitim bileşenleri olarak öğrencilerin, eğitim emekçilerinin ve velilerin ortak mücadelesine bağlı. İşçi sınıfı ve emekçiler bu mücadele içinde yer almalı parasız nitelikli laik ve eşit koşullarda bir eğitim için öne çıkmalıdır.”

Millî Eğitim Bakanlığı, geçtiğimiz günlerde “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adlı yeni bir müfredat programını gündeme getirdi. Üç bin sayfalık rapora öneriler için bir hafta gibi kısa bir süre verilerek göstermelik olarak tartışılmasına dahi imkan tanınmadı. 22 yıldır AKP iktidarı boyunca yap-boz tahtasına dönüştürülen eğitim sisteminde “yeni model” de bundan önce ortaya konulan modellerle aynı zihniyetle hazırlanmış. 22 yılın ardından gelinen aşamada AKP iktidarının izlediği politikalar sonucu eğitim alanında tam anlamıyla bir çöküş yaşanıyor.

Eğitim kamusal bir sorumluluk olması gerekirken, bir yandan eğitime ayrılan pay yüzde 10’lara düşürüldü, öbür yandan piyasaya açılarak özel kurumlar alabildiğine teşvik edildi.  MESEM gibi kurumlarla devlet-sermaye iş birliğiyle öğrenciler ucuz iş gücü kaynağı haline getirildi. Özel olarak teşvik edilen İmam Hatiplerle, müfredat değişiklikleriyle, tarikatlarla yapılan protokollerle gerici uygulamalar yaygınlaştırıldı. Adları sıklıkla değişen ama özü değişmeyen sınav sistemiyle gençler eşitsiz bir yarışın içine sürüldü. Özellikle pandemi sürecinde öğrenciler uzun bir süre boyunca eğitim yaşamının dışına itildi.

Eğitim sürecinin bir diğer bileşeni olan eğitim emekçilerinin ücretleri gün geçtikçe eriyerek sefalete mahkum edildi. Sözleşmeli, ücretli öğretmenlik adı altında güvencesiz çalışma yaygınlaştırıldı, yüz binlerce yeni mezun öğretmen atanmayarak işsizlikle baş başa bırakıldı. Eğitimin mali yükü farklı adlarla velilerin üzerine yıkıldı vb…

Özetle AKP’nin eğitim karnesine eğitimin niteliksizleşmesi, bilimsellikten uzaklaşarak gericileşmesi, öğrencilerin eğitim alanının dışına itilmesi, ucuz iş gücü olarak piyasa sürülmesi, öğretmenlerin itibarsızlaştırılması, öğrenci ve velilerle karşı karşıya bırakılması yazıldı.

Bugün tanık olduğumuz çöküş tablosu AKP iktidarının 22 yıl boyunca eğitimi yeniden yapılandırmasının sonuçlarıdır. Ancak şunu belirtelim ki bu politikalar AKP ile başlamadı. Kapitalist sistemde eğitimin temel işlevi, sömürü düzeninin ihtiyaçları doğrultusunda nitelikli ve niteliksiz iş gücü yetiştirmek…

Türkiye’de yükselen toplumsal muhalefeti ezmek için gerçekleşen 12 Eylül 1980 darbesinin ardından Türk-İslam sentezi devletin resmi çizgisi haline geldi. Bunun bir parçası olan dinsel gericilikle toplumun sindirilmesi ve bastırılması hedeflendi. Eğitim de müfredat değişiklikleri, zorunlu din dersleri, yaygınlaştırılan tarikat ve cemaatlerle bu çaizgiye göre şekillendirildi. AKP de 12 Eylül’ün özbe öz çocuğu olarak iktidara geldiğinde eğitimi de bu çizginin üzerinden yeniden yapılandırdı.

AKP’nin eğitim politikası iki temel öğeye dayanıyor. Piyasacılık ve gericilik. AKP, eğitimi de kamusal bir sorumluluk olmaktan çıkararak satın alınacak hizmet, kâr ve rant alanı olarak görüyor. AKP döneminde devlet teşvikleriyle özel okul sayısının 7 katına çıkması da bunu gösteriyor. Öbür yandan ise 12 Eylül’den aldığı mirasla uyguladığı gerici politikalarla, sömürü ve yoksulluğun kader olduğuna inanacak, boyun eğen “dindar ve kindar nesiller” yaratılmak isteniyor.

Son olarak gündeme getirilen “Türkiye Yüzyılı Maarif modeli” de bu politikanın parçası. Yüz yıl öncesine, Osmanlı’ya atıfla isimlendirilen modele göre müfredatta pozitif bilim dersleri daha da sınırlandırılacak. Başta din dersleri olmak üzere “milli ve manevi” değerler daha geniş bir yer bulacak.

Ardı ardına piyasaya sundukları modellere rağmen AKP’nin eğitim politikası dikiş tutmuyor. Kendilerinin de itiraf ettikleri gibi “kültürel hegemonya” bir türlü sağlanamıyor.  Dahası pek çok veri genç kesimlerin geleceğe dair umudunun kalmadığını gösteriyor. Bunun da kaynağında bu düzenin ekonomik, sosyal ve kültürel olarak gençliğe bir gelecek sunamaması yatıyor.

Bugün AKP’nin izlediği bu anti-bilimsel, gerici politikaları boşa düşürmek, tüm eğitim bileşenleri olarak öğrencilerin, eğitim emekçilerinin ve velilerin ortak mücadelesine bağlı. İşçi sınıfı ve emekçiler bu mücadele içinde yer almalı parasız nitelikli laik ve eşit koşullarda bir eğitim için öne çıkmalıdır.