Bahçeli’nin Taksim kini nereden geliyor?

“1 Mayıs ve Taksim üzerinden yaşanan tüm süreç her yönü ile önümüzdeki dönemin kısa bir fragmanıdır. İşçi sınıfı bu saldırılara boyun eğmeyecektir. Ve kendi önüne kurulan barikatları birleşik, kitlesel ve militan bir mücadele ile en sonunda aşacaktır. Sermayenin bekçisi olan Bahçeli gibi siyasetçilerin Taksim korku ve öfkesinin nedeni budur.”

1 Mayıs ve Taksim Meydanı üzerinden saldırı devam ediyor. Bilindik sözler tek bir kalemden çıkmış gibi burjuva medyada dalgalandırılıyor.1 Mayıs günü Taksim’i işçi ve emekçilere büyük bir zorbalık ile kapatanlar ve onların yardakçıları suyu bulanıklaştırmaya çalışıyor. Taksim’in tarihsel meşruluğunu sarsma, devrimcilerin ve emekçilerin yaşamın her alanındaki yan yana gelişini kırma girişimi bu söylemlerin genel mantığını oluşturuyor.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli 1 Mayıs sonrası kürsüde yerini alarak bu koronun bir parçası olmayı ihmal etmedi. Siyasi yaşamını emek düşmanı politikalar ve sınıfımızı ırkçı söylemlerle bölmek üzerine kuran Bahçeli Taksim için; “Bu Taksim ısrarı niyedir? Buradaki amaç nedir? Emek ve dayanışmayla Taksim’in ne alakası vardır?” dedi.

1977 1 Mayıs’ından bu yana Taksim’in kanla yazılmış tarihini ve bunun işçi sınıfı için önemini elbette Bahçeli de biliyor. Hatta kendisinin 1977 yılında gerçekleşen katliamla ilgili fazlasıyla şey bildiğine şüphe yok. Zira şimdi liderliğini yaptığı siyasi geleneğin bu ve benzeri katliamlarla olan bağı açık. Ama Bahçeli’nin öfkesi yalnız buradan kaynaklanmıyor. İşçi sınıfının mevcut kurulu düzenin sınırlarını zorladığı büyük-küçük her girişim Bahçeli ve benzerlerini korkutmaya yetiyor. Hakları için mücadele eden, bunun için bedelleri göze alan işçilerin, kadınların, gençlerin varlığı onun uykularını kaçırıyor.

Bahçeli sadece Taksim’e, onun şahsında işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’a saldırmıyor. Onlarla birlikte kavgaya atılan devrimci ve sol güçlere de kendince ağzına geleni söylüyor. “Türk polisine düşmanca saldıranlar, nefretle muamele edenler, biliniz ki, haçlı kalıntısı ve düşman bakiyesidir” diyerek devam ediyor konuşmasına… İşçi sınıfını düşman olarak görmek bu siyasal yapının kumaşında var. Bununla da kalmıyor. O bildiğimiz içi boş, neyi nereye bağladığı belirsiz cümlelerle somut gerçekleri ters yüz etmeye çalışıyor. Ve hızını alamayıp sözü bir anda işçi sınıfın büyük önderi Marx’a getiriyor: “Tıpkı ağababaları Marx gibi, hayatlarında tek bir fabrikaya girmemiş, tek bir emekçinin elinden tutmamış bu güruhun aklı rehinli, iradesi ipotekli, vicdanı da tutsaktır.” diyor.

Bahçeli bugüne kadar hangi işçi eylemine gitmiş, hak arayan hangi işçinin elini tutmuştur diye sormuyoruz. Biz Bahçeli ve geleneğini grev kırıcılığından, mücadeleci işçi ve sendikacıların katledilmesi eylemlerinden, sözde işçi örgütlenmesi olan derneklerinin mafya örgütlerine adam temin etme yuvalarına dönüşmüş olmasından zaten biliyoruz. Bütün hayatını işçi sınıfının kurtuluş mücadelesine adayan, bu uğurda açlık, yoksulluk ve sefalete göğüs geren Marx’a olan öfkesini ise elbette anlıyoruz.

2024 1 Mayıs’ında yaşananlar herkesin gözleri önünde gerçekleşmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin kararına rağmen işçilerin önüne bu düzenin kendi kanunları açısından bile yasadışı olan bir barikat kurulmuştur. İşçi sınıfı ve devrimciler bu barikatı aşmaya çalışmışlar ve karşılarında her hak arama eyleminde olduğu gibi azgın bir devlet şiddetini bulmuşlardır. Gittikçe saldırganlığı artan sermaye devletinin işçi sınıfının hak alma mücadelesini terörle ezmeye çalıştığı tek örnek de bu değildir. Bahçeli’nin metinlerini yazan danışmanları arşivlere bakarlarsa Agrobay’da, Lezita’da hakları için direnen işçilerin sermaye sınıfının çıkarları için nasıl yerlerde sürüklendiklerini, ne tür işkencelere maruz kaldıklarını görebilirler.

Tek adam rejiminin küçük ortağının, “Erdoğan’ın Taksim OHAL”ini bir komutan edası ile sahiplenmesi normaldir. Karşı karşıya kaldığı yoğun saldırılar karşısında işçi sınıfı ve emekçilerin tepki ve öfkesinin daha yolun başında ezilmeye çalışılması sermaye sınıfı için bir ihtiyaçtır. Lakin mızrak çuvala sığmamaktadır. Yalan ve iftira kampanyası gerçekleri gizlemek bir yana gerçeğin aynası haline gelmektedir.

1 Mayıs ve Taksim üzerinden yaşanan tüm süreç her yönü ile önümüzdeki dönemin kısa bir fragmanıdır. İşçi sınıfı bu saldırılara boyun eğmeyecektir. Ve kendi önüne kurulan barikatları birleşik, kitlesel ve militan bir mücadele ile en sonunda aşacaktır. Sermayenin bekçisi olan Bahçeli gibi siyasetçilerin Taksim korku ve öfkesinin nedeni budur.