“Emeğimize sahip çıkmak, sermaye düzenine karşı yürüttüğümüz mücadeleyi büyütmek istiyorsak, dünya halklarının geleceği için en büyük tehditlerden birisi durumundaki NATO’ya karşı bilinç açıklığına sahip olmalıyız. Sınıf mücadelesinde sermaye düzeninin en büyük destekçisi konumundaki NATO’ya karşı mücadele ertelenemez bir sorumluluk olarak karşımızda durmaktadır.“
Geçtiğimiz hafta NATO Zirvesi toplandı. Zirveden çıkan sonuç, batı emperyalizminin savaşları büyütme çağrısıdır.
Kurulduğu günden bugüne yaptıkları NATO’nun halklara karşı ABD’nin merkezinde olduğu bir savaş aygıtı olduğu gerçeğini ortaya koyuyor. Dünyanın dört bir yanında batılı emperyalistlerin çıkarlarına hizmet eden NATO’nun bu son zirvesi ve burada alınan kararlar bu misyonun yerine getirilmeye devam edileceğini gösteriyor.
Zirvede Rusya ve Çin’e karşı yürütülecek mücadele öne çıkarken Belarus, İran ve Kuzey Kore gibi ülkeler de hedefe alındı. Ukrayna Savaşı’nda Rusya’ya karşı açıktan taraf olan NATO, askeri yığınağı artırma ve doğrudan müdahale zeminini oluşturma kararı aldı. Bu çerçevede, 2026’dan itibaren ABD’nin Almanya’daki askeri varlığı artırılacak, NATO üyesi ülkelerin silahlanması hızlandırılacak. Gayri Safi Yurtiçi Hasılaları’nın yüzde 2’sini silahlanmaya ayırma taahhüdünde bulunan NATO üyesi ülkelerin hemen hepsinin bunu yerine getirmesi NATO Zirvesi’nde memnuniyetle karşılandı ve daha da artırılması çağrısı yapıldı.
Polonya’daki yeni hava savunma üssünü duyuran NATO, Ukrayna üzerinden Rusya’yı tehdit etmekten de geri durmadı. Ukrayna’ya 40 milyar avroluk askeri destek, F-16 yardımı vb. üzerinden savaşın tırmandırılacağı ortadadır. “Ukrayna’nın geleceği NATO’dadır” denilerek, Ukrayna’yı savaş aygıtının bir parçası haline getireceklerini, Rusya’ya karşı yükselttikleri savaş çağrısının savaş alanı olarak şimdilik Ukrayna’yı seçtiklerini ilan ettiler.
Gazze’de sürdürülen işgal ve siyonist katliama sonuç bildirgesinde yer verilmeyerek, bölgesel güvenlik, istikrar gibi sözlerle ABD ve NATO’nun açık bir şekilde İsrail’in yanında yer aldığı ilan edilmiş oldu.
Rusya ve Çin üzerinden Ortadoğu ve Asya’ya uzanan hedeflerin bir parçası olarak Türkiye’ye önemli bir rol biçilmesi, askeri üslerin kullanımı, Ortadoğu ile AB arasında bir tampon bölge olarak kalması, açılacak yeni cephelerde yer alması da alınan kararlardan çıkan sonuçlardır. 2026 NATO Zirvesi’nin Türkiye’de yapılacak olması da, Türkiye’ye biçilen role bir kez daha anlam kazandırmaktadır.
Zirvede batılı emperyalistlerin savaş çağrılarından yeni roller kapmanın derdine düşen Erdoğan başkanlığındaki Türk sermaye devleti burjuva basında “yeri doldurulamaz aktör” olarak nitelendirildi. Emperyalistler adına ve onların çıkarları doğrultusunda savaşı yürütecek aktör olarak bizlerin kanını pazarlık konusu yapmalarından başka bir anlam ifade etmeyen bu sözler işçi ve emekçileri çıkarlarına olmayan savaşların içine sokmak içindir.
Emeğimize sahip çıkmak, sermaye düzenine karşı yürüttüğümüz mücadeleyi büyütmek istiyorsak, dünya halklarının geleceği için en büyük tehditlerden birisi durumundaki NATO’ya karşı bilinç açıklığına sahip olmalıyız. Sınıf mücadelesinde sermaye düzeninin en büyük destekçisi konumundaki NATO’ya karşı mücadele ertelenemez bir sorumluluk olarak karşımızda durmaktadır.