Teğmenler, cambazlar ve hırsızlar

İnsanca yaşanabilir koşullar isteyen ve sırtına bindirilen her bir yükün altında daha çok ezilen işçi ve emekçilerin önünde ise kendi birliğini sağlamak, krizin faturasına ve onun ayrılmaz bir parçası olarak faşist baskıya geçit vermemek dışında bir yol bulunmamaktadır. Bunu sağlamanın yolu ise işçi sınıfı ve emekçilerin düzen siyasetinden ve onun kutuplaştırıcı politikalarından tamamen kurtulmasından geçmektedir.

Günlerdir Kara Harp Okulu’nun mezuniyet töreninde yaşananlar tartışılıyor. Bir grup teğmen, yakın zamana kadar resmi programın parçası olan bir andı kılıçlarını çatarak tekrar etti. Olay düzen siyasetinin yeni konu başlıklarından biri oldu. Darbe senaryoları, kumpas söylemleri havada uçuştu. Günler boyunca medya organlarında olayın anlam ve önemi üzerine konuşmalar, sert tartışma ve kavgalar birbirini izledi.

Erdoğan’ın “Kılıçları kime çekiyorsunuz? Bunlarla ilgili olarak da gerekli bütün araştırmalar yapılıyor. … Biz buralara durup dururken gelmedik; 30 kişi olsun, 50 kişi olsun bunların ordumuzun içinde bulunması mümkün değil” açıklaması geldi. Açıklamanın ardından yandaş medya bu olayı daha da köpürttü. Düzen muhalefeti ise mezuniyet gösterisini genç subayların Mustafa Kemal’e ve cumhuriyete bağlılığının göstergesi sayarak teğmenlere sahip çıktı.

Karşılıklı atışma ve suçlamalarla daha önce de birçok kez gördüğümüz gibi, toplum düzen siyasetinin ürettiği gündemler üzerinden kutuplaştırılmaya çalışıldı.

Cambaza bak cambaza

Bilinen bir hikayedir. Eskiden halkı eğlendirmek için sirk gösterileri düzenlenirmiş. Eşrafı yönetenler, halkı oyalayan bu sirklerin kurulmasını özel olarak teşvik ederlermiş. Cambazlar ip üzerinde o tehlikeli hareketten ötekine geçerken hırsızlar aşağıdan bağırırmış: “Cambaza bak cambaza, ha düştü düşecek!” Bütün dikkatlerini cambazın tehlikeli oyununa veren ahalinin cebinde ne var ne yoksa hepsi bu sırada alınırmış.

Teğmenlerin yemin töreni kurgulanmış bir sirk gösterisi midir bilinmez. Fakat hem olaydan 8 gün sonra nihayet konuşan Erdoğan’ın hem de teğmenlere sahip çıkmak adına açıklama üstüne üstüne açıklama yapan CHP’nin “cambaza bak” diye bağırdıklarına şüphe yok.

AKP iktidarı eski gücünden çok şey kaybetmiş bulunuyor ve uyguladığı yıkım politikalarına rağmen krize bir çare üretemiyor. Dolayısıyla sık sık değişik gündemler üzerinden işçi sınıfı ve emekçilerin dikkatini gerçek sorunlardan uzaklaştırmaya çalışıyor. Bu arada toplumdaki hassasiyetleri kaşıyarak kaybettiği kitle desteğini geri kazanabileceğini umuyor. Ama son örnekte de görüldüğü üzere, o köprünün altından çok sular aktı. AKP’yi 22 yıldır hükümette tutan politikalar artık eski işlevini görmüyor. Çalışma ve yaşam koşulları her geçen gün kötüye giden işçi sınıfı ve emekçiler AKP’nin onları yeniden çağırdığı ve düzen muhalefetinin çanak tuttuğu çatışmalar ile kendi çıkarları arasındaki fark her geçen gün biraz daha iyi görülüyor.

Korkularını büyütme zamanı

Ekonomik krizin yıkıcı etkisine çare bulamayan iktidarın esas korktuğu ne tüm kurumlarıyla ele geçirdiği ordudan gelecek bir darbedir ne de teğmenlerin yeminidir. Erdoğan ve şürekâsının korkusu her geçen gün büyüyen toplumsal hoşnutsuzluğun kendini çok daha güçlü bir şekilde dışa vurmasıdır. Bu yüzden ortaya çıkan her olay onlar için toplumu zapturapt altına almanın, baskı ve manipülasyonla tepkileri sindirmenin aracı olmaktadır. Teğmenlerin yemin töreninin ardından koparılan fırtınanın ardında bu amaç yatmaktadır.

İnsanca yaşanabilir koşullar isteyen ve sırtına bindirilen her bir yükün altında daha çok ezilen işçi ve emekçilerin önünde ise kendi birliğini sağlamak, krizin faturasına ve onun ayrılmaz bir parçası olarak faşist baskıya geçit vermemek dışında bir yol bulunmamaktadır. Bunu sağlamanın yolu ise işçi sınıfı ve emekçilerin düzen siyasetinden ve onun kutuplaştırıcı politikalarından tamamen kurtulmasından geçmektedir.