Baskılar, gözaltılar ve tutuklamalar yıldıramaz!

Bugün yapmamız gereken, iktidarın korkularını gerçeğe dönüştürmektir. Haklarımız ve özgürlüklerimiz için mücadeleyi yükseltmek ve sınıf kavgasında yerimizi almaktır. Aynı zamanda sendikal örgütlülüklerimize ve bu mücadelenin öncülerine sahip çıkmak ve dayanışmayı büyütmektir.

AKP iktidarı toplumun değişik kesimlerine yönelik saldırılarını hız kesmeden sürdürüyor. Ekonomik ve siyasal krizin derinleşmesiyle birlikte, devletin tüm kurumları işçi ve emekçiler üzerinde baskı aracı olarak kullanılıyor. Demokratik hak ve özgürlükler kısıtlanıyor, basın özgürlüğü ayaklar altına alınıyor. Toplumda korku yaratmak amacıyla baskı ve terör her geçen gün tırmandırılıyor. Her gün yeni gözaltılar gerçekleştiriliyor, keyfi tutuklamalarla sesini yükselten herkes susturulmaya çalışılıyor.

Sermaye iktidarının korkusu elbette boşuna değil. Toplumda ekonomik ve sosyal sorunlara karşı öfke ve tepki her geçen gün artıyor. İktidar yaşanabilecek toplumsal patlamaların önünü kesmek için en ufak bir hareketlilik karşısında bile her türlü zorbalığı sergiliyor. İşçi sınıfının örgütlenmesini engellemek için mücadeleyi sürdüren ve boyun eğmeyen sendikaları susturmaya çalışıyor.

Son olarak İnşaat-İş Örgütlenme Sekreteri Deniz Gider, Tek Yol Plus kapitalistinin şikâyeti üzerine hukuksuz bir şekilde tutuklandı. Gider, beş günlük tutukluluğun ardından denetimli olarak serbest bırakıldı. Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Fatma Alökmen, Aydın Savcılığı’nın uydurma gerekçeleriyle 29 Kasım’dan bu yana tutuklu. Antep Başpınar bölgesinde sefalet ücreti dayatmalarına karşı gerçekleştirilen iş durdurma eylemlerinde etkin bir rol oynayan BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen de saldırıların hedefi oldu. Antep kapitalistlerinin talepleri doğrultusunda sendika binasında toplantı halindeyken gözaltına alındı ve tutuklandı. Yanı sıra, DİSK ve KESK yöneticileri ile üyeleri de hukuksuz bir şekilde tutuklandılar.

İşbirlikçi sendika ağaları işçi sınıfının her geçen gün derinleşen sorunları karşısında üç maymunu oynuyorlar. Bağımsız ve iktidarın güdümünde olmayı reddeden muhalif sendikalar ise, krizin faturasına ve baskıcı politikalara karşı işçi sınıfının insanca yaşam ve sendikal hak mücadelesini yükseltmeye çalışıyorlar. Sermaye iktidarının saldırı politikalarına boyun eğmedikleri, kapitalistlerle uzlaşmadıkları için iktidarın hedefi haline geliyorlar. Siyasi iktidar, sendikal örgütlülüklere saldırarak, mücadelenin öncülerini yargılayıp tutuklayarak işçi sınıfını örgütsüz ve savunmasız bırakmak istiyor. Son süreçte ilerici-muhalif sendikacılara yönelen sistemli saldırıların temel hedefi bu. Her geçen gün derinleşen kriz karşısında işçi sınıfının büyüyen öfke ve tepkisini dizginlemek için öncülerini ezmek ve sindirmeye çalışmak!

Sendikaları zapturapt altına almaya çalışan iktidara, iktidarın hizmette sınır tanımadığı kapitalistlere ve sermayenin aparatına dönüşmüş sendika ağalarının işbirlikçi-uzlaşmacı politikalarına karşı kazanmak için tutmamız gereken yol, fiili meşru mücadeleyi daha da yükseltmektir! Ve bu mücadeleyi, sermaye devletinin şiddetine, yargının işçi sınıfının tepesinde sopa olarak kullanılmasına karşı demokratik hak ve özgürlükler mücadelesiyle bir arada yürütmektir!

Bugün yapmamız gereken, iktidarın korkularını gerçeğe dönüştürmektir. Haklarımız ve özgürlüklerimiz için mücadeleyi yükseltmek ve sınıf kavgasında yerimizi almaktır. Aynı zamanda sendikal örgütlülüklerimize ve bu mücadelenin öncülerine sahip çıkmak ve dayanışmayı büyütmektir.

Baskılar, gözaltılar ve tutuklamalar işçi sınıfının mücadelesini engelleyemez!

Direnen işçilerin ve mücadeleci sendikacıların yanındayız!

DEV TEKSTİL İstanbul Temsilcisi Okan Karaçam