Asgari ücretin insanca yaşanacak bir düzeye çekilmesi için harekete geçilmelidir. İnsanca bir yaşam, matematik hesabıyla değil, örgütlü güçle kazanılır. Bize lazım olan örgütlülüğümüzü güçlendirmektir. Çünkü sermaye örgütlü ve iktidarla birlikte hareket ediyor. Sermaye sınıfının örgütlü gücü karşısına işçi sınıfının örgütlü gücünü çıkarmak için her alanda yan yana gelmek gerekiyor.
Derinleşen yoksulluk ve hayat pahalılığıyla birlikte, asgari ücretin açlık sınırının altına düştüğü gerçeği artık kimse için bir sır değil. Hâlen iktidar ve TÜİK rakam oyunlarıyla enflasyonu düşük göstermeye çabalaya dursun, alım gücünde yaşanan gerileme sürüyor. Ve açlık sınırının altına inen ücretler, ücretlere ara zam talebinin yeniden yükseltilmesine yol açıyor. Ancak, enflasyonu rakam oyunları ve bugüne kadar uyguladıkları yüksek faize dayalı talep baskılamalarıyla düşürmeye çalışan iktidarın buna yanaşmayacağı; aksine, olası bir zammın düşmekte olduğunu iddia ettikleri enflasyonu azdıracağı yalanına başvuracakları şimdiden görünüyor.
AKP, yıllardır izlediği ekonomi politikalarıyla ülke ekonomisini kendisini zor toparlayabileceği bir noktaya getirdi. Emeğiyle geçinenleri ise derin bir sefalete sürükledi. Faiz-enflasyon tezinde ısrar edilince kriz derinleşti, çözüm olarak ise Mehmet Şimşek göreve getirildi. Ancak Şimşek’le birlikte gelen tek şey; kemer sıkma politikalarının sıkılaşması, hak gasplarının artması ve reel ücret kayıpları oldu. Ona göre sorun, ücretlerin “yüksek” olmasıydı! Ardından, asgari ücret ve genel olarak tüm ücretler daha da baskı altına alındı. Enflasyon durdurulamadı, zamların önüne geçilemedi ama ucuzlayan tek şey emek gücü oldu.
**
Sendikaların ve bağımsız kurumların açıkladığı açlık-yoksulluk sınırları ortadayken, iktidar bu verileri yok sayıyor. Sermaye sınıfının çıkarını, işçinin açlığına tercih ediliyor. Türkiye, işçi hakları bakımından dünyanın en kötü ülkeleri arasında yer alıyor. Uygulanan bu politikalarla işçiler sefalet ücretlerine mahkûm ediliyor. Bugün dört kişilik bir ailenin yalnızca beslenme ihtiyacı için gereken tutar 25 bin TL’yi bulmuş durumda. Ancak asgari ücret, yılın başında bile bu sınırın altında kaldı. DİSK-AR’a göre, sadece 5 ayda asgari ücret 3.336 TL eridi. Şimşek’in “hedef enflasyonla uyumlu zam” açıklamaları, bilinçli bir sınıfsal tercihin dışa vurumu oluyor.
AKP ve sermaye sınıfının izlediği politikalar yeterince açık. Bu politikaların sonucu olarak enflasyon belki yapay biçimde düşüyormuş gibi gösterilecek ama gerçekte yoksulluk ve sefalet derinleşmeye devam edecek.
Bugün işçi sınıfının önünde yaşamak için “sefalete teslim olmayacağız” şiarını yükseltmekten ve kendine bu sefaleti dayatanlara karşı mücadeleye atılmaktan başka çare bulunmuyor.
Burada görev, işçilere, sendikalara, emekçi örgütlerine düşüyor. “Ücretlere zam” talebini yükseltmek, dayatılan sefalet düzenine karşı mücadele önemli bir yer tutuyor. Ancak bu talep, güçlü ve örgütlü bir mücadeleyle desteklenmedikçe sonuç alınamayacak. Bu talebi kazanmanın yolu sermaye sınıfı ve iktidarla dişe diş bir mücadeleye girişmekten, meydanları doldurmaktan geçiyor.
Asgari ücretin insanca yaşanacak bir düzeye çekilmesi için harekete geçilmelidir. İnsanca bir yaşam, matematik hesabıyla değil, örgütlü güçle kazanılır.
Bize lazım olan örgütlülüğümüzü güçlendirmektir. Çünkü sermaye örgütlü ve iktidarla birlikte hareket ediyor. Sermaye sınıfının örgütlü gücü karşısına işçi sınıfının örgütlü gücünü çıkarmak için her alanda yan yana gelmek gerekiyor.