İşçi sınıfının acısı ve umudu

Gorki, yaşamı boyunca tüm enerjisiyle umudu örgütledi, emeğin kurtuluşu için mücadele etti. Ondan öğrendiklerimizle bu mücadeleyi büyütmeye devam edeceğiz.

“Mahalleliler bir yabancıda olağan dışı bir şey sezdiler mi, ona karşı uzun süre hınç duyarlar ve içgüdüsel bir tiksintiyle davranırlardı. Sanki onun yüzünden sönük, zor ama düzenli ve sakin yaşantılarının bozulacağından korkarlardı. Sürekli bir güç tarafından ezilmeye alışık olduklarından, hiçbir iyileşme beklemez, değişikliğin esaretlerini daha da ağırlaştırmaktan başka bir işe yaramayacağına inanırlardı.”

Gorki, adıyla özdeşleşen romanı “Ana”nın girişinde bu cümlelerle anlatıyordu Çarlık Rusya’sında yaşayan işçi ve köylüleri. “Ana”da ve tüm diğer eserlerinde okuyucusunu esir alan ve suratına tokat gibi çarpan bir gerçekçilik vardı. Onun bu edebi gücü, eserlerinde toplumcu gerçekçi anlayışı benimsemesinden gelmiyordu sadece. Daha çocukluk çağlarından itibaren o çıplak gerçekliği en saf haliyle yaşamış ve gözlemlemişti.

1868 yılında, Ekim Devrimi’nden sonra “Gorki” adını alan Nijni Novgorod şehrinde marangoz bir babanın ve köylü bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Daha dört yaşında babasını kaybetti. Yedi yaşında başladığı sanat okulunu yoksulluk yüzünden terk etmek zorunda kaldı. Bir daha da okul yüzü görmeyen Gorki, daha sekiz yaşını doldurmadan bu sefer annesini kaybetti. Acı ve yoksulluk içinde, bir çocuğun yapabileceği tüm işlerde çalışırken Don Kazaklarının yaşadığı yerleri, Ukrayna’yı, Tuna bölgelerini ve Kırım kıyılarını karış karış gezdi. Birer otobiyografi niteliği taşıyan “Çocukluğum”, “Ekmeğimi Kazanırken” ve “Benim Üniversitelerim”de değil, tüm eserlerinde bu yılların izi vardı.

Sadece eserleri değil, adı da bu yılların izini taşıyordu aslında. Gerçek adı Aleksey Maksimoviç Peşkov’du. “Gorki” adını 1892 yılında Tiflis’te bir gazetede yazdığı öykülerde kullanmaya başladı. “Gorki”, Rusça’da “acı” demekti…

O yıllarda yazdığı öykülerle tüm Rusya’da tanınmaya başladı. Söz konusu olan Çarlık Rusyası’nın gerçekliğini resmetmek, biriken çelişkileri anlatmak olduğunda yalnız da değildi. Çarlık rejiminin tüm despotluğuna rağmen Dostoyevski’den Tolstoy’a, adını dünya edebiyatı tarihine yazdıran pek çok isim vardı çürüyen Çarlık rejimini ve biriktirdiği çelişkileri anlatan. Ama Gorki, yine de bu isimlerden farklıydı. Onun anlattığı sadece çelişkiler ya da acılar değildi. O, insanın yüzüne tokat gibi çarpan çelişkilerin içinde umudu örgütlüyordu. Onun eserlerinin kahramanları, büyük bir özgürlük tutkusuyla, daha iyi bir yaşama olan sonsuz özlemle doludur.

“Ana”, işçi sınıfının umutsuz ruh hâlini anlatarak başlıyor; devamında ise devrimcilerle tanışan bir işçinin yaşadığı dönüşümün gücünü ortaya seriyordu. Sadece işçi Pavel de değildi dönüşen. Pavel tutuklandıktan sonra mahkemede yaptığı savunma bir bildiri olarak basıldığında, kendi yaşamına mal olacağını bile bile o bildirileri dağıtmaya ve tüm gücüyle gerçekleri halka anlatmaya çalışan “Ana”sı da o dönüşümün parçasıydı… Bu yüzden, 1906 yılında yazılan bu roman, Rusya’da ancak Ekim Devrimi’nin ardından yayımlanabildi. “Ana”, Gorki’nin 1905 Devrimi sırasında şahit olduğu olayların, onun edebi yeteneği ile birleşerek kâğıda dökülen hikâyesiydi.

Gorki’nin eserlerinde umudu örgütlemedeki başarısı, devrimci yaşamından bağımsız değildi. Kendi anlatımıyla, 1903 yılından beri (Bolşeviklerin siyasal mücadele sahnesine çıktığı tarih) Bolşevik’ti. 1905 Devrimi’ni yazılarıyla, çıkışlarıyla desteklemiş; devrimci işçilerin silah edinmesini, yapıtlarından kazandığı maddi olanaklarla sağlamıştı. Devrim öncesi yıllarda birçok kez tutuklanmış, fakat gençlik ve işçi örgütlerinin, devrimci aydınların büyük protesto hareketleri sonucunda, Çarlık rejimi onu her seferinde serbest bırakmak zorunda kalmıştı.

Devrimden önce olduğu gibi sonrasında da daha iyi bir yaşamı örgütlemek için çabaladı. Birçok kültür, edebiyat ve eğitim kurumunun oluşmasına önayak oldu. Çocukların ve genç işçilerin sanat ve kültür eğitiminden geçmesi için birçok girişimde bulundu. Tüm gücüyle, ülkesinin kültür alanında da yenilenmesi; sanat ve kültürün en geniş ölçüde halk yığınlarına ulaşması için çalıştı. Gorki, bu çabasıyla sadece halkın değil, Ekim Devrimi’nin önderi Lenin’in de büyük saygısını kazandı. Politik konularda anlaşmazlığa düştükleri zamanlarda bile Lenin, Gorki’nin işçi sınıfının mücadelesinin güncel ihtiyaçlarından uzaklaşmaması için çok özel bir çaba sergiledi.

Gorki, yaşamı boyunca tüm enerjisiyle umudu örgütledi, emeğin kurtuluşu için mücadele etti. Ondan öğrendiklerimizle bu mücadeleyi büyütmeye devam edeceğiz.