Şimşek, “Çok kazanan ancak az vergi verenlerin kapısını çalmaya devam ediyoruz.” diyor. Yaptığı ise zenginlerin kapısını, bizim geleceğimizi çalmaktan başka bir şey değil.
Daha koltuğa oturmadan soluğu Arap şeyhlerinin karşısında almış, el pençe dilenciliğe başlamıştı. Boşalan kasayı doldurmak için Arap şeyhlerinin, Londra simsarlarının karşısında atmadığı takla kalmadı. Ama Şimşek, kasayı doldurmanın en “temiz” yolunu dönüp dolaşıp vergilerde buldu. Harçlarda, cezalarda fahiş zamlar birbirini izledi. Vergide sıkı denetim adı altında emekçinin üzerindeki vergi yükünü artıracak ne kadar önlem varsa gözünü oraya dikti.
Yaptığı son açıklamalara inanan varsa 3 yılın sonunda nihayet zenginlerin “kayıt dışı” kazançlarını vergilendirmek de aklına geldi. İşe de özel tekne ve yatlarda yüzde 0 olan ÖTV’yi yüzde 8’e çıkarmakla başladı. Dile kolay… Bugüne kadar kimse zenginlerin bu “sıradan” harcamalarını vergilendirmeye cesaret edememişti! Nihayet bir yiğit çıktı, zenginlere “pamuk eller cebe” dedi.
Emekçiler ise bu politika ustalığı karşısında şaşkınlıkla şu soruyu soruyorlar: Yandaşlar yat alım işlemlerini tamamlamış olabilir mi acaba? Ve yatlara getirilen bu yeni verginin kendi bindiği Egea’sından alınan yüzde 80’lik ÖTV’yi nasıl etkileyeceğini merak ediyor halkımız doğal olarak.
Ama Mehmet Şimşek kararlı. Zenginlere bir darbe de yurtdışı çıkış harçlarına zam yaparak vurdu hemen ardından. Kendi sözleriyle: “İmkânı olanlar yurtdışına gidiyor. İmkânı olmayan hiç gidebilir mi? Elbette vergilendireceğiz!” Şimşek’in bu dahice açıklamaları insanın gözünü yaşartıyor.
Ama yine de sormadan edemiyoruz: Zenginlere “çorbada sizin de tuzunuz olsun” derken geçtiğimiz yıl yüzde 90’ı şirketlere ait olmak üzere vazgeçtiği 2,454 trilyon liralık vergi geliri hiç aklına geliyor mu acaba?
Şimşek, “Çok kazanan ancak az vergi verenlerin kapısını çalmaya devam ediyoruz.” diyor. Yaptığı ise zenginlerin kapısını, bizim geleceğimizi çalmaktan başka bir şey değil.