Avrupa işçi sınıfının giriştiği bu son büyük eylem dalgası durumun artık katlanılamaz boyutlara ulaştığını gösteriyor. Sınırlı ve aldatıcı “sosyal refah”ın son bulması, çürütücü “sosyal barış”ın da sonunu getirdi. Avrupa da artık bir sınıflar mücadelesi sahnesidir ve işçi sınıfı bu sahnedeki yerine giderek daha güçlü bir biçimde yerleşmektedir.
Emperyalist-kapitalist dünya sisteminin krizi pandemi ile birlikte daha da derinleşmiş, işçi sınıfı dünyanın dört bir yanında pandeminin faturasını en ağır şekilde ödemişti. Bu süreçte kapitalist devletlerin günü kurtarmak adına karşılıksız olarak bastıkları milyarlarca dolar ise dünya işçi ve emekçilerinin karşısına hayat pahalılığı ve enflasyon olarak çıktı. Rusya-Ukrayna savaşının neden olduğu hammadde ve enerji kriziyle birlikte ise yaşam koşulları daha da ağırlaştı. Emperyalist metropollerde enflasyon ve hayat pahalılığı, İkinci Dünya Savaşı sonrasından beri pek az görülebilen iki haneli rakamlara ulaştı.
Ağırlaşan ekonomik ve sosyal yıkım nedeniyle geçim sıkıntısı derinleşen Avrupalı işçi ve emekçiler 2022 yılında tepkilerini grevler ve kitlesel gösterilerle ortaya koydular. Halen yeni yıla da güçlü bir grev dalgası ile giriyorlar.
Özellikle İngiltere’de, enflasyonun altında zam dayatmalarına ve çalışma koşullarını ağırlaştıran düzenlemelere karşı büyük bir öfke var. Greve çıkanlar arasında öğretmenler, otobüs şoförleri, liman işçileri, gazeteciler, kamu personeli, hemşireler, ceza avukatları, demir yolu, havalimanı, üniversite, havacılık ve posta servisi çalışanları başta olmak üzere çok çeşitli meslek grupları bulunuyor. İngiltere işçi sınıfı devletin açıktan sermayenin yanında saf tutmasına ve orduyu da grev kırıcı olarak kullanmasına karşın kararlılıkla eylem ve grevlerini sürdürüyorlar. Özellikle yüz bin hemşirenin geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği grev, bu işkolunda 106 yıl sonra yapılan ilk grev olarak önemli bir yerde duruyor. Hava yollarında ve demir yollarında Noel arifesinde yapılan grevlerin ise ulaşımı ciddi oranda kilitlediği ifade ediliyor.
Sadece İngiltere’de de değil, Fransa’dan Belçika’ya ve Yunanistan’a kadar, Avrupa’nın dört bir yanında işçiler Noel’i grevlerle karşılıyorlar. Fransa Devlet Demiryolları’nda Aralık ayı boyunca 9 gün iş bırakma eylemi yapan işçiler demir yolu ulaşımını kilitlediler. Yunanistan’da ise 15 Aralık’ta 24 saatlik iş bırakma eylemi gerçekleştiren öğretmenler, Maliye Bakanlığı önünde de bir protesto gösterisi düzenlediler. Son on yılda alım güçlerinin %60 oranında azaldığını ifade eden eğitim emekçileri, toplanan vergilerin eğitim, sağlık gibi temel kamu hizmetlerinde değil, fakat sermayeye servet yaratmak için kullanılmasına da tepki gösterdiler.
İspanya’da iki hava yolu şirketinde yapılan grevler nedeniyle bir günde 70 uçuş iptal edilirken, Zara ve Inditex işçilerinin yaptıkları grev duyurusunun hemen ardından Zara şirketi ücretlere %25 zam yapacağını açıklamak zorunda kaldı.
İtalya ve Belçika’da ise on binlerce işçi meydanlarda gerçekleştirdikleri protesto eylemleri ile ücretlerin arttırılmasını istediler ve bu arada emperyalist savaş politikalarını protesto ettiler.
Avrupa işçi sınıfı otuz-kırk yıl öncesine kadar nispeten daha rahat yaşam ve çalışma koşullarına sahipti. Bunun gerisinde bir yandan uzun on yıllar boyunca kesintisiz bir şekilde yürütülen sınıf mücadeleleri, diğer yandan geri kalmış ülkelerden elde edilen aşırı kazançlar sayesinde kendisine verilebilen sınırlı tavizler vardı. Ne var ki, dünyada devrim dalgasının gerilemesinden ve özellikle Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra yeni boyutlar kazanan neo-liberal saldırılarla bu kazanımları büyük ölçüde gasp edildi. Avrupa işçi sınıfının giriştiği bu son büyük eylem dalgası durumun artık katlanılamaz boyutlara ulaştığını gösteriyor. Sınırlı ve aldatıcı “sosyal refah”ın son bulması, çürütücü “sosyal barış”ın da sonunu getirdi. Avrupa da artık bir sınıflar mücadelesi sahnesidir ve işçi sınıfı bu sahnedeki yerine giderek daha güçlü bir biçimde yerleşmektedir.
Emperyalist tekeller gözünü kendi ülkelerinde yaşayan işçilerin hak ve kazanımlarına dikerken, güçlü bir tarihsel birikime sahip Avrupa işçi sınıfı da direnme yolunu tutuyor. İşçi sınıfının her kesiminin kitlesel olarak katıldığı bu eylemler, böylece Avrupa’da sınıf mücadelesinin yeni bir dönemini aralıyor.