Tüm zenginlikleri emeğimizle bizler yaratıyoruz. Neden kendi dünyamızda eşit ve özgür olmak varken, egemenlerin dünyasında köle olarak kalalım? Bu kaderimiz değil, tercihimiz hiç olmamalı. Emeği özgürleştirmek, geleceği kazanmak için vakit kaybetmeden fabrikalarda, havzalarda, her yerde sınıfımızın birliği için seferber olma zamanıdır.
2022 yılına sermayenin artan saldırıları ve buna karşı direnişlerle başladık. Hayat pahalılığı ve eriyen ücretler başta olmak üzere kötüleşen koşullara karşı yüzlerce fabrikada eylemler gerçekleşti. Protestolar yapıldı, grevler ve fiili direnişler örgütlendi.
Ocak-Şubat aylarından başlayarak metalden tekstile, madenden petrokimyaya, gemi sökümden lojistiğe, plaza çalışanlarından gıdaya kadar, hemen her işkolundan binlerce işçi ve emekçi daha iyi çalışma ve yaşam koşulları için sesini yükseltti. Ağır çalışma koşullarına, işten atmalara, hak gasplarına, sendikalaşma hakkının engellenmesine karşı ayağa kalkan işçilerin ortak talebi ise ücretlerin yükseltilmesiydi.
Kapitalistler ve onların hizmetindeki iktidar, direnişlerin daha da güçlenip birleşik bir hat kazanmasını engelleyebilmek için, kısmi ücret artışlarına ve çeşitli vaatlere başvurdular. Böylece tepkileri yatıştırmaya çalıştılar. Bunun işe yaramadığı yerde ise baskı ve zorbalık politikalarını devreye soktular. Birçok grev ve direniş saldırıya uğradı. İşçiler gözaltına alındı, yerlerde sürüklendi. AKP-MHP iktidarı hak talep eden, baskı ve sömürü politikalarına itiraz eden diğer toplum kesimlerinin yanı sıra biz işçileri de bu yolla sindirmeye çalıştı.
Buna rağmen gerçekleşen grev ve direnişlerin yoğunluğu, işçi sınıfı için artık bıçağın kemiğe dayandığını gösteriyor. Ülkenin içinde bulunduğu boğucu siyasal atmosfere, iktidarın sınıf kitlelerini bölüp parçalamak için kullandığı sahte gündemlerin tüm ağırlığına rağmen gerçekleşen bu eylemler, sınıf kitlelerindeki mücadele arayışının açık bir göstergesidir.
“Sınıfın bil safa gel!”
Yeni bir yıla girdik. Yeni yılın işçi sınıfı ve emekçiler adına nasıl bir yıl olacağını ise işçi sınıfının kendi mücadele düzeyi belirleyecek. Geride bıraktığımız yıldan çıkarmamız gereken dersler, bu derslere dayanarak çözmemiz gereken önemli sorunlar var. Bu sorunların başında sınıfın bilinç ve örgütlülük düzeyinin zayıflığı, yanı sıra mücadelesinin parçalı olması geliyor. Sınıf ve mücadele bilincinin, buna bağlı olarak da örgütlülüğün zayıflığı, işçi hareketinin sınırlarını belirleyen önemli bir etken durumunda. Mücadelelerin parçalı yapısı ise, ortak sınıf düşmanımızın karşısına daha güçlü bir biçimde dikilmemizi zora sokuyor.
Geride kalan yıl içinde kapitalistler bu zayıflıklarımızı kullanarak bize her istediklerini arsızca dayatmaya çalıştılar. Zayıflıklarımızı aşamazsak, bilinçli ve birleşik bir hareket yaratamazsak, bir sınıf olmayı başaramazsak, bundan böyle daha fazlasını da dayatacaklar. Vatan-millet edebiyatıyla bizlere açlığı gösterip yine sıtmaya razı etmeye çalışacaklar.
Karşı karşıya kaldığımız tüm saldırılara, onur kırıcı dayatmalara “dur” demek, örgütlü birleşmiş bir sınıf olmakla mümkündür. Bu da bizi ayrıştırmak için kullandıkları her türlü oyuna karşı uyanık olmakla mümkündür. Bizleri bölüp ayrıştıran, birliğimizi zedeleyip zayıf düşüren yapay ayrımlara prim vermemek, sınıf kimliğimiz etrafında birleşmek gereklidir. Sınıfımızın mücadele deneyimleri ve birikimlerine yaslanarak 2023’ü sermaye sınıfı ve uşaklarının korkularını büyüttüğümüz bir yıla çevirebiliriz.
Tüm zenginlikleri emeğimizle bizler yaratıyoruz. Neden kendi dünyamızda eşit ve özgür olmak varken, egemenlerin dünyasında köle olarak kalalım? Bu kaderimiz değil, tercihimiz hiç olmamalı! Emeği özgürleştirmek, geleceği kazanmak için vakit kaybetmeden fabrikalarda, havzalarda, her yerde sınıfımızın birliği için seferber olma zamanıdır.