Avrupa işçi sınıfının kararlı mücadelesi güçlendikçe, burjuvazi de yüzündeki peçeyi indirerek gerçek sınıf kimliği ile davranmaya başlıyor.
Avrupa’da burjuvazi bir yandan işçi sınıfının kazanılmış haklarını gasp etmeye çalışırken, öte yandan yüzündeki demokrasi maskesini indirerek demokratik hak ve özgürlükleri kısıtlamaya çalışıyor.
Emperyalist-kapitalist sistemin aşılamayan ekonomik krizine Rusya-Ukrayna savaşının ve pandeminin etkilerinin eklenmesiyle sınıfsal uçurum Avrupa’da da derinleşti. Avrupalı işçi ve emekçiler için yaşam ve çalışma şartları İkinci Dünya Savaşı döneminde bile olmadığı kadar kötüleşti.
İşçi ve emekçiler bu yıkım tablosuna karşı tepkilerini 2022 yılı boyunca eylem ve grevlerle gösterdiler. Avrupa’da on yıllardır görülmeyen büyüklükte bir grev dalgası ortaya çıktı. 2023 yılına taşınan bu eylemlerin güçlenerek devam edeceği anlaşılıyor.
Avrupa işçi sınıfının kararlı mücadelesi güçlendikçe, burjuvazi de yüzündeki peçeyi indirerek gerçek sınıf kimliği ile davranmaya başlıyor.
Geçtiğimiz haftalarda İngiltere’de askerlerin grev kırıcı olarak çalıştırılması gündeme gelmişti. Şimdi ise İngiliz hükümeti sağlık, ulaşım gibi sektörlerde işçilerin greve çıkmasını engelleyecek bir yasa tasarısı üzerinde çalışıyor.
Geçtiğimiz günlerde parlamentoya sunulan yasa tasarısıyla, grevler sırasında “asgari” hizmetlerin devam etmesine yetecek sayıda işçinin çalışmaya devam etmesi zorunluluğu getirilmek isteniyor. Kapitalist patronların ihtiyaç duydukları işgücünü belirledikleri “çalışma bildirimi”ne aykırı davranan işçilerin işten atılması planlanıyor.
Oysa, artan iş yükü ve ağırlaşan çalışma koşulları karşısında işçiler geçmiş dönemlerde ihtiyaç duyulan personel sayısının belirlenmesi ve takviye yapılmasını talep ediyorlardı. İşçilerin bu taleplerine kulaklarını tıkayan İngiliz hükümetinin benzer bir planı işçilerin grev hakkını engellemek için gündeme alması, tam bir ikiyüzlülük örneği.
Ama burjuva demokrasisi tam da böyle bir şey. Adı üstünde burjuva demokrasisi. Kendi sınıf çıkarlarına aykırı olan her söze ve talebe gözünü kapatırken, kendi çıkarını ise halkın ortak çıkarı olarak sunmaya yelteniyor. Sözde halkın hizmetlere ulaşımını sağlamak adına, işçiler ile halkı karşı karşıya getirmeye çalışıyor. Bu hizmetlerin daha iyi koşullarda sunulmasını sağlaması gerekirken, sorumluluklarını görmezden geliyor.
İngiliz işçi sınıfı ise burjuva hükümetin ikiyüzlü ayak oyunlarına prim vermiyor. Halkın da geniş desteğini alan grevler yaygınlaşarak güçleniyor. Grev kırıcılığını yasalaştırmayı hedefleyen tasarının parlamentoya sunulmasından sadece bir gün sonra, 11 Ocak’ta, İngiltere ve Galler’de 20 bin sağlık çalışanı ücret artışı ve personel eksiklerinin giderilmesi talebi ile greve çıktı. Avrupa işçi sınıfı burjuvazinin saldırılarına kolayından teslim olmayacağını gösteriyor.