Peru halkı ABD destekli darbeye karşı direniyor!

Latin Amerika ülkesi Peru’da Cumhurbaşkanı Pedro Castillo’nun 7 Aralık 2022’de kongre darbesi ile görevden alınmasına ve tutuklanmasına karşı başlayan gösteriler devam ediyor. 15 Ocak’ta ilan edilen OHAL’e rağmen sendikaların çağrısıyla genel grev ve 19 Ocak’ta başkent Lima’da 30 bin kişinin katıldığı büyük bir gösteri gerçekleşti. Gösterilerde Castillo’nun ardından başkanlık koltuğuna oturan Boluarte’nin istifası, yeni anayasa için kurucu meclisin oluşturulması, erken seçimlerin yapılması ve Castillo’nun serbest bırakılması talep ediliyor.

Eski bir sendikacı olan ve 2017 yılında gerçekleşen öğretmen grevlerinde adını duyuran Castillo, 2021 yılında sosyalist Özgür Peru Partisi’nin adayı olarak seçimlere girmiş, sol ittifakın desteği ile ikinci turda başkanlığa seçilmişti. 80 bin oy farkıyla geride bıraktığı isim ise, Peru’nun eski diktatörü Alberto Fujimori’nin kızı olan aşırı sağcı Keiko Fujimori idi. Aynı seçimlerde parlamento çoğunluğunu ise ABD destekli sağcı partiler kazanmıştı.

Sol ittifakın desteği ile başkan olan Castillo’nun programı, “Dev uluslararası şirketlerin işlettiği madencilikte kamu denetimi, toprak ağalarını hedefleyen bir toprak reformu, sosyal harcamaların artırılması, 1992 tarihli Fujimori Anayasası’nın bir Kurucu Meclis tarafından değiştirilmesi…” gibi sınırlı hedefleri olan bir programdı. Ama bu ılımlı sosyal demokrat program bile Peru’nun büyük toprak sahipleri ve burjuvazinin tüm kanatlarını temsil eden ABD destekli sağ partiler için kabul edilemezdi.

Seçimlerin ardından sağcı partiler Castillo ve hükümetine karşı türlü oyunlar oynadılar. Bir buçuk yıl içinde Castillo hakkında üç defa soruşturma açılıp azledilmesi girişiminde bulunuldu. Tam 67 bakan kongre kararıyla ya görevden alındı ya da güven oyu alamadı. Castillo’nun Fujimori döneminde çıkarılan anayasayı değiştirmek için kurucu meclisi toplama girişimleri de yine kongre kararlarıyla engellendi.

Yansıyan haberlere göre, darbenin bir gün öncesinde ABD’nin CIA kökenli Peru Büyükelçisi Savunma Bakanlığı yetkilileriyle görüşmüş ve silahlı kuvvetlere Castillo’nun emirlerini dikkate almama talimatı o gün verilmiş. Nitekim, hakkındaki üçüncü soruşturmanın oylanacağı 7 Aralık günü, Castillo kongreyi dağıttığını ve anayasa değişikliği için kurucu meclis seçimlerinin gerçekleşeceğini ilan etse de, uygulanan kongrenin kararı oldu. Castillo görevden alındı ve hemen ardından tutuklandı.

Peru halkı, yoksul köylüleri ve emekçileri ise Castillo’ya sahip çıkıyorlar. Oysa Castillo’nun başkan olmasını sağlayan sol ittifak daha seçimlerin ardından altı ay içinde dağılmıştı. Castillo, destekten yoksun ve kararsız politikalar peşinde sürükleniyordu. Ve başkan yardımcısı olan Boluarte kendisine ihanet ederek tutuklanmasının ardından başkanlık koltuğuna oturmuştu.

Ama Peru’nun ezilenleri için, ülkenin madenlerini ve kaynaklarını sömüren ABD destekli burjuvaziye karşı Castillo onlardan biriydi. Dolayısıyla Castillo’ya sahip çıkmak demek taleplerine sahip çıkmak, burjuvazinin ve emperyalizmin sömürü politikalarının karşısına dikilmek demekti.

Tam da bu yüzden Peru halkı haftalardır Castillo’nun serbest bırakılması ve yeni bir anayasa için kurucu meclisin oluşturulması talepleriyle sokakları terk etmiyor. Çünkü taleplerini elde etmesinin yolunun seçim sandığından geçmediğini, orada elde ettiği kazanımı bile koruyup geliştirmesinin ancak mücadele etmekle mümkün olduğunu yaşayarak öğrendi. ABD’nin daha ilk günden tanıyarak açıktan desteğini göstermekten çekinmediği Boluarte hükümetinin OHAL uygulamaları ve bugüne kadar 62 kişiyi katletmesi bile durduramadı Peru halkını. Dahası Peru’nun dağlık bölgelerinde başlayan eylemler adım adım şehirlere doğru yayılıyor.

Gittikçe güçlenen eylemler Boluarte’yi şimdiden köşeye sıkıştırmış durumda. İlk gün büyük bir pervasızlıkla asla geri adım atmayacağını ve seçimlerin 2026’dan önce yapılmayacağını ilan eden Boluarte, gelinen aşamada “ulusal birlik” çağrısı yapıyor, kongreden seçimlerin 2023 yılı içinde yapılmasını talep ediyor.

Ulusal birliği ancak yoksul halkın ve emekçilerin öfkesini ensesinde hissedince hatırlayanlar, er ya da geç hizmet ettikleri burjuvazi ve ABD emperyalizmi ile birlikte tarihin çöplüğüne gideceklerdir.