Ukrayna’da emperyalist savaş birinci yılında…

Ukrayna’nın ve savaşa bahane olarak gösterilen bölgelerin kaderine ancak orada yaşayan halklar karar verebilir. Ukrayna üzerinden oynanan kirli oyunlara son verecek olan ise halkların emperyalizme karşı ortak mücadelesidir.

Geçtiğimiz yıl 24 Şubat’ta Rusya’nın saldırısı ile başlayan “Ukrayna Savaşı” bir yılını geride bıraktı. Savaşın başlangıcında Rusya Devlet Başkanı Putin’in iki hafta içinde sonuçlandıracağını iddia ettiği savaşta bugüne kadar resmi kaynaklara göre 10 bine yakın sivil hayatını kaybetti. Kimi iddialara göre ise, bir yıllık savaşın bilançosunda 150 bini aşkın asker ve on binlerce sivil yaşamını yitirdi. Dahası savaş nedeni ile İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünyanın en büyük zorunlu göç dalgası yaşandı. 44 milyonluk Ukrayna’da 7,7 milyon kişi ülkeyi terk ederken, 7 milyonu aşkın insanın da ülke içinde göç ettiği ifade ediliyor. Geride kalan bir yıllık süreçte yaşananlar ise savaşın dehşetinin artarak devam edeceğini gösteriyor.

Her ne kadar savaş, Rusya’nın 21 Şubat 2022’de Donetsk ve Luhanks Halk Cumhuriyetlerini bağımsız cumhuriyetler olarak tanımasının ardından gerçekleştirdiği saldırılarla başlamış olsa da, gerçekte savaş ne o gün başladı ne de sadece Rusya ile Ukrayna arasında bir savaştı.

Rusya-Ukrayna geriliminin fitili 2014 yılında ABD destekli Maidan darbesi ve Rusya’nın Kırım’ı ilhakıyla ateşlenmişti. O günden bu yana gerilim yer yer çatışmalar biçiminde devam etti. Savaş gerçekte daha ilk günden itibaren ABD ile Rusya arasında bir bilek güreşiydi. Ve ABD’nin AB’nin emperyalist devletlerini kendi safında yer almaya zorlayan politikalarıyla durulmak bir yana sürekli savaş halini aldı. Başta Almanya olmak üzere Avrupalı emperyalist devletleri kendi safında sıraya dizen ABD emperyalizmi, görüldüğü kadarıyla savaşın devam etmesini özel bir politika haline getirmiş durumda.

Emperyalistlerin hegemonya mücadelesinin ürünü olan bu savaşın faturasını ise tüm dünya halkları ödüyor. Elbette en ağır faturayı ödeyenler, canları ve savaşın getirdiği ağır yıkım ile Rusya ve Ukrayna halklarıdır. Ama dünyanın enerji deposu ve tahıl ambarı olan bu iki ülke arasındaki savaşın faturası bu yıkımın da ötesindedir. Savaşın Covid-19 pandemisinin etkisinin halen devam ettiği bir süreçte ve onun derinleştirdiği ekonomik kriz üzerine atılan onca nutuğun arasında gözü dönmüş bir şekilde sürdürülmeye çalışılması, emperyalist güçlerin kendi egemenlik mücadeleleri dışında hiçbir derdi olmadığını ortaya seriyor.

Dahası, ABD ve Rusya başta olmak üzere emperyalist merkezlerin tırmandırdıkları gerilim Rusya-Ukrayna savaşının yeni bir dünya savaşının ön cephesi olma riskini de sürekli olarak gündeme getiriyor. Geçtiğimiz günlerde Putin’in ABD ile Rusya arasındaki son nükleer anlaşma olan START Anlaşması’nı askıya aldığını duyurması, bu yönlü tehdidin vardığı boyutları göstermesi açısından oldukça önemli. Elbette anlaşmanın askıya alınması nükleer silahların hemen devreye gireceğini göstermiyor. Ancak kendi hegemonyaları dışında hiçbir derdi olmayan emperyalist efendilerin insanlığın başına yol açabilecekleri yıkım bu denli büyük. Ve bu saldırgan politikaları ellerini ovuşturarak izleyenler ise silah tekellerinden başkası değil.

Açık ki ABD ve Rus emperyalizminin Ukrayna ile Donetsk ve Luhanks bölgelerinin kaderi ve geleceğine müdahale etmesinin meşru hiçbir yanı bulunmuyor. Ukrayna’nın ve savaşa bahane olarak gösterilen bölgelerin kaderine ancak orada yaşayan halklar karar verebilir. Ukrayna üzerinden oynanan kirli oyunlara son verecek olan ise halkların emperyalizme karşı ortak mücadelesidir.