Toplumcu gerçekçilik türünde yazdığı öykü ve şiirleriyle emekçilerin yaşamını ve siyaseti sanatla bütünleştirerek anlatan Sabahattin Ali’yi ölümünün 75. yılında saygıyla anıyoruz.
Egemen sınıfın değil ezilen ve sömürülen milyonların öyküsünü yazdı. Onların istem, arzu ve sorunlarını dile getirdi şiirlerinde. Adil, eşit ve sömürüsüz bir dünyaya olan özleminin izlerini taşıdı eserleri. Egemenleri ve yönetenleri eleştirdiği, onlara boyun eğmediği için davalarla, baskı ve tutuklamalarla karşı karşıya kaldı. Ama doğru bildiklerinden vazgeçmedi.
“Biz istiyoruz ki, bu memlekette yapılan her iş, üç beş kişinin çıkarına değil, bu toprakları dolduran milyonların yararına olsun. (…) Biz istiyoruz ki, bu topraklar ve onun üzerinde yaşayan insanlar, hiçbir yabancı devletin oyuncağı olmasın. (…) Dünya işlerinde politikamız, şunun bunun kölesi gibi peşinden gidilerek değil, bu milletin selametini en iyi sağlatacak yolları müstakil olarak seçmek şeklinde kendini göstersin” sözleriyle anlattığı kendi hayat görüşü birçok öyküsünün de temelini oluşturdu.
Bugün en çok “Kürk Mantolu Madonna” romanıyla bilinse de, yaşadığı dönemde Nazım Hikmet’in “Türk edebiyatında öykücü olarak yalnız sen varsın!” demesine vesile olacak onlarca toplumcu-gerçekçi türünde öyküsü vardır. “Sırça Köşk”, “Değirmen”, “Kağnı”, “Ses”, “Yeni Dünya” bu eserlerinden bazılarıdır. Öykülerini sade bir dil ve açık bir sınıfsal bakış açısıyla yazmıştır. Başarısı kendi deyimiyle yaşamda olan sınıfsal gerçeklerin çarpıcılığını eserlerine yansıtmasından gelir.
Düşünceleri, şiirleri ve öyküleri ile yönetenleri eleştiren sivri dili yalnızca baskı ve tutuklanmalara yol açmamıştır. Milliyetçi çevreler tarafından her zaman hedef gösterilmiştir. Türkçülük savunucusu ırkçı Nihal Atsız gibilerinin de hedefi haline gelmiş, Atsız’a açtığı dava siyasi gösterilere neden olmuştur. Edip Akbayram’ın seslendirdiği “Aldırma Gönül”, Zülfü Livaneli’nin “Leylim Ley”, Ahmet Kaya’nın “Geçmiyor Günler” gibi bilinen şarkıların sözleri Sabahattin Ali’nin şiirlerinden alınmıştır.
2 Nisan 1948’de hakkında açılan davalar nedeniyle Avrupa’ya geçmek isterken, Bulgaristan sınırında Ali Ertekin tarafından bedeni tanınmayacak hale gelinceye kadar dövülerek öldürülmüştür. Ali Ertekin bu cinayeti “milli hislerinin tahriki” nedeniyle işlediğini söylese de, cinayetin üstündeki sis perdesi halen kaldırılmış değildir. Birçok araştırmacıya göre cinayet bizzat devlet tarafından işletilmiştir. Bu cinayet devlet merkezli faili meçhullerin ilk örneklerinden biridir.i
Sabahattin Ali, bu ülkede cumhuriyetin ilk yıllarından bugüne hep baskı altında tutulan, emek ve emekçiden yana bir dünya görüşü nedeniyle zorbalığa, cinayetlere kurban giden sosyalist aydın geleneğinin önemli temsilcilerinden biridir.
Eserleriyle, egemenlere karşı duruşuyla mücadelemizde yaşamaya devam edecek.